Hanımefendi usulca yanıma oturdu ve ‘yol arkadaşınızım’ dedi sessizce… Anlaşılan birkaç saat sürecek bir yolculuk oldukça sıkıcı geçecekti... Yorgun ümitsiz ve yılmış bir hali vardı. Hani bazı kişiler her zaman negatif elektrik verir ya insana, işte öyle. Doğal olarak benim hissettiğimde bundan başka bir şey değildi… “İçimden salavatlarım” vardı nasılsa dedim ve iç çekerek yolculuğun bir an önce bitmesini diledim Allah’tan… Her geçen dakika, hanımefendi benimle sohbet etmek isteğini fakat çekindiğini daha fazla hissettirdi...
Kendimi o dakikadan sonra asla bir daha unutamayacağım ve daha önemlisi çok değerli bir dost kazandıran sohbette buluverdim...
İş sahasında çok önemli bir yeri olan, büyük bir işletmenin sahibi, aktif ve ayaklarının üzerinde duran güçlü bir işkadını... Bu güçlü kimliğinin arkasında aslında yorgun, şefkate susamış ve bir çocuk gibi korunmaya muhtaç bir kişiliğin gizlenmiş olduğunu sezdim. Bir çok zorluklarla başa çıkmak, dimdik ayakta durmak için çabalayan ‘ben güçlüyüm’ imajını ruhuyla özleştirmiş bir kişilik..
Ne kadar güçlü olursa olsun korunmaya muhtaç bir varlıktır kadın… Yeri gelir küçücük bir çocuğun taşıdığı safiyet içeren bir yüreğe, yeri gelir tüm dünyanın yükünü kaldıracak güce sahip korkulası bir varlıktır kadın… Kadın iş hayatında başarılı, ciddi bir profil sergileyen ama evine geldiğinde ise evinin ikinci direği, ‘Anne’dir. Temizlikçisi, ailesinin hizmetkarı, çocuğunun dadısı, arkadaşı ve ilk öğretmenidir... Sorun yok her şeyin üstesinden gelebilecek şekilde yaratılmış ve kodlanmıştır…
Dalına tutunmaya çalışan renkli ve nadide bir çiçektir. Ne yazık ki modern dünyada hoyrat ellerce koparılıyor acımasızca Kadın... Her gün yüzlerce, kadına şiddet ve ölüm haberlerine şahit oluyoruz...
Töre cinayetleri, dayak ve kadına yönelik telaffuzunu dahi haya ettiğim bir sürü çirkinlikler…
Efendimiz (sav) in getirdiği din ile kadın vakar, şeref ve sosyal statü kazanmıştır. İslam ile kadının medeni, sosyal, iktisadi ve hukuki hakları garanti altına alınmış, kadının evlat, eş ve anne olarak statüsü yükseltilerek erkeğin sahip olduğu birçok hak ve imtiyazlar verilmiştir.
Kadına saygıyı, kadının değerini, hak ve hukuku olabileceğini İslam dini öğretmiştir. Günümüzde ise kadına verilen önem, yine Batı'dan alınan örneklerle tamamen aslından uzaklaştırılmıştır. Kadınlarla erkeklerin eşit olması fikri, ahlakla ilgili meselelerde ve beşeri hukukun meselelerinde değil; medeni hayatta erkeğin faaliyet sahasına giren her işin kadınlar tarafından da yapılabileceği şeklinde öne sürülüyor. Eşitlik mefhumunun yanlış bir teşhise tabi tutulması neticesinde, kadın yaratılışına uygun fıtri özelliğini bir tarafa iterek, gaflete düşülmüş üstelik kafasına uygun bulduğu, mahiyeti meçhul bir eşitlik fikrinin arkasına takılmak suretiyle İslam medeniyetinin bekası için şart olan esas vazifelerinden uzaklaşmıştır. Böylece kadın kendi öz şahsiyetini bu gibi faaliyetlerin içinde eritmiş, kaybetmiştir. Kendi içinde ve etrafına da yansıttığı kavgalar mücadeleler.. En kötüsü de eşler ile galibi belirsiz yarışlar... Okumuş olduğum bir kitapta kadın ve erkek eşit değil, eştir diyor.. Herkes ne düşünür bilemiyorum ama ben bu cümlenin doğruluk payının oldukça fazla olduğu kanaatindeyim… Korunmaya muhtaç olgusu daha çok güçleniyor böylece…
Korunmaya muhtaç olmak güçsüzlükten değil, eşsizlikten ve değerlilikten… Eşsiz bir mücevherin korunuyor olması onun değerini düşürmez, bilakis size de çok şey kazandırır… Ya da korunuyor olması mücevheri aciz kılmaz…
Sonuç; İslam’ı yaşayabilseydik bugün ne yaşadığımız yapay problemlerimiz olurdu, nede bu tür yapay ancak hayatımızı derinden etkileyen konuları konuşuyor olurduk…