Eşsiz mi Biricik mi

Gökhan Kırlangıç

Büyükşehirlerde kazara bir lisede okulun çıkış saatine denk gelirseniz birkaç dakika oyalanın o çevrede. Gençlere kulak verin, konuştukları dili anlayabilecek misiniz? Kılık kıyafetlerine baktığınızda neler geçecek aklınızdan? Ya taşıdıkları aksesuarlar, pahalı çantalar, ayakkabılar, telefonlar, Ipod’lar, daha adını bile öğrenemediğimiz binbir çeşit teknolojik oyuncaklar…

Uzunca bir dönem uyuşturucu, sonra şiddet marifetiyle avuçlarımızın arasından kayıp giden gençler bu kez çok daha tehlikeli bir öğütücü tarafından unufak ediliyor. Gençlerimizi ana karnına düştükleri andan itibaren narsist bireyler olarak yetiştiriyoruz. Lise çağlarına geldiklerinde aileleri tarafından “eşsiz”, “biricik” ve muhteşem varlıklar olarak yetiştirilen gençler koskoca bir boşluğun içine bırakılıyor. Herhangi bir ideal, dünya görüşü, inanç sistemiyle bağ kuramayan, dünyanın kendi etrafında döndüğünü zanneden, hayatı yemek, eğlenmek ve nefsi isteklerini doyurmaktan ibaret sanan “boş kafalı bir gençlik”le karşı karşıyayız. Evet, televizyondaki gençlik dizilerinde de bu tablonun bir yansıması var. Aslında birbirini besleyen ve birbirinden beslenen bir durum söz konusu dizilerle hayatın gerçekliği arasında.

On-onbeş yıl önce gençlik dizilerinde arkadaşlar arasında dayanışma, vefa, hataya düşen gençlerin öğretmenleri tarafından tatlı-sert bir dille hizaya getirilmesi konu edilirdi daha çok. Ancak gençlerin “genç” gibi giyindiği, davrandığı, gençlere “iyi” ve “doğru” adına mesajların verilmeye çalışıldığı bir yapımlar da yok degil....Ancak son yıllarda özellikle Amerika ve Avrupa ülkelerinde gösterilen yapımların Türkiye’ye uyarlanan versiyonlarında insanı dehşete düşüren yozlaşmış bir gençlik tablosu ekrana geliyor.  Genç gibi değil yetişkin birer kadın veya erkek gibi davranan kahramanların birbirleriyle ilişki biçimleri de ahlak sınırlarını zorlayan cinsten.

Sormazlar mı bu sefil manzara karşısında adama, nihai hedef böyle bir dünyaya ulaşmak idiyse, o halde üç kuşak neden onca zaman akıl almaz boyutlarda acılar yaşadı, çileler çekti? Sonunda, yüzünde bakımsız ve dağınık sakallar, elinde bir Franz Kafka kitabı, en son namazı altı ay önce kılmış, başını internetteki geyik forumlarından kaldıramayan; üç tane Andrey Tarkovski, iki tane Mecid Mecidi, bir tane de Kim Ki Duk filmi izlediğinde kültür-sanat allamesi kesilen, birileri muhabbet meclislerinde kendisine bizim gibi çilekeş adamların ismini telaffuz ettiğinde ağzını yaya yaya “Bırak onu yeauuu, dandik bir herif o, dandik!” diye cevap veren sevgi ve hürmet fukarası genç psikopatlara ulaşmak mıydı bütün muradımız da bir ömür boyu bu yollarda kan kustuk! Bunu hemen mi unuttuk

Kalın efendim  sağlıcakla …