Başlığı esnaf ağzının yanında siyasetçi ağzı olarak da okuyabilirsiniz. Temelde ikisinde özü aynı. Bu söylem tarzı her ne kadar itici olsa bile yine de bir esnaf veya siyasetçinin ağzında doğal gelebiliyor. Fakat bu tarz konuşmayı sıradan insanlarda duymak çekilmez bir hale geldi.
Günlük ilişkilerimizde aile, iş ya da arkadaş çevresinde olsun doğal, kendiliğinden gelişen sohbeti unutmaya başladık. En sıradan meselelerde bile esnaf ya da siyasetçi ağzıyla savunmaya geçiliyor. Konuşmalarımızda içten pazarlık hali seziliyor. Türk Dil Kurumu’na göre “Satıcıların müşteri çekmek için çarşı ve pazarda kullandıkları dil” anlamına gelen esnaf ağzı deyimini günlük yaşamımızda karşısındakinden üstün olma veya amiyane tabiriyle laf çakma anlamında kullanabiliriz. Dışarıdan bakıldığı zaman çok meşgul, çok önemli insanmışız gibi görünebiliyoruz. Bir arkadaşla mı buluşacaksınız veyahut bir akraba ziyareti mi yapacaksınız kabul etmek istemediklerinde bunu doğal bir şekilde dile getirmek yerine esnaf ağzıyla süslü ifadelerle geçiştiriyorlar. “O gün şöyle bir işi varmış da, bu aralar başını kaşıyacak vakti yokmuş da, zaten ne zamandır aklındaymışız da müsait olduğu zaman o bizi arayacakmış” gibi onlarca kalıpla insanlar birbirinden uzaklaşıyor. Elbette samimi olarak işi gücü olanlar vardır ki zaten onlar ses tonundan bile anlaşılır. Bizim derdimiz yüzünde esnaf-siyasetçi maskeleriyle dolaşanlarla.
En sıradan sohbetlerimizde bile stratejik bir dil kullanmaya başladık. Aman karşımızdakinin eline koz vermeyelim diye samimiyetten uzak o anı kurtaracak konuşmayla durumu geçiştirmeye çalışıyoruz. Her şeye bir bahanemiz var. Sürekli yan yatıp, çamura batıyoruz. Bir de karşımızdaki insandan çıkarımız varsa tamamdır artık. “Haklısın valla, bende aynen öyle düşünüyorum, lafı ağzımdan aldın, çok doğru söylüyorsun bu benim hiç aklıma gelmemişti” vb. klişe ama karşımızdakinin nefsini gıdıklayacak ifadelerle çıkarımıza ulaşmaya çalışıyoruz. Karşımızdaki kişi de bu durumun farkında ama işine geldiğinden ya da çok fazla bir kaybı olmadığından bu oyuna devam edebiliyor. Çünkü nefsi okşanmış oluyor, kendini veren pozisyonunda üstün görüyor.
Modern zaman diye adlandırılan günümüzde insan ilişkileri önemli ölçüde yara aldı. Sosyal medya ve onun uzantısı telefon uygulamalarının yaygınlaşması ile kişisel ilişkiler yerini sanal geyiklere bıraktı. Evet, uzak mesafeler yakınlaştı. Bugün yurtdışındaki tanıdıklarımızla bile çok makul koşullarda iletişime geçebiliyoruz ama samimiyet kalmadı. Sosyal medyadan arkadaşımızın doğum günü olduğunu öğrenmek güzel ama tebriğimizi sanal yoldan değil de hiç olmazsa telefonla konuşarak yapsak olmaz mı? Bu bahane ile uzun süredir konuşmadığımız arkadaşımızla birkaç dakika sohbet etme imkânı bulmuş oluruz. Bu köşeden akıl veriyor gibi görünüyoruz ama çoğu zaman bizde benzer tuzağa düşüyoruz. Bugünkü sohbet ortamında çok sıkıcı gelmeye başlayan bir diğer şey de yapılan geyik muhabbetinin bile dönüp dolaşıp bir iddiaya bağlanması. Bir konuda arkadaşınızla bir ihtilafa mı düştünüz hemen devreye akıllı telefon sokuluyor. Art niyetiniz olmadan herhangi bir şeyi yanlış bilme hakkımız bile kalmadı. Çokbilmiş bir üslupla Google’a danışılıp sohbette üstünlüğü ele geçirme çabası var. Peki, arkadaşla tatlı tatlı atışma, sohbeti farklı bir boyuta taşımanın keyfi nerede kaldı?
Esnaf ağzıyla kendi fikrini pazarlamaya çalışan, siyasetçi ağzıyla kendini olduğunda büyük ve önemli göstermeye çalışan insanlardan mümkün olduğunca uzak durmalıyız. Eğer böyle bir imkânımız yoksa da en kestirme yol “Tamam, sensin, sen bilirsin” diyelim. Nasıl olsa yanlış da konuşsa, boş da konuşsa o egoda birini ikna etmeye gücümüz yetmeyecek bari en azından nefesimizi boşa tüketmemiş oluruz.