İnsan beyni yapısı gereği kişiyi risk almaktan korumaya çalışır. Çünkü bilinçaltımız, yaşama içgüdüsü ile hareket ederek daha önceden denenmiş ve tehlikelerden arındığını düşündüğü yolları kullanmamızı sağlar. Bu düşüncesi yapısı da bizi güvenilirliği neredeyse garanti olan sıradan bir yola girmemizi neden olur. Dünyayı değiştiren ve adını tarihe yazdıran tüm liderler, düşünürler ve sanatçılar bu başarılarını risk alıp sıradanlığın dışına çıkmasına borçludurlar. Aslında bilinçaltımızı bizi yaşama içgüdüsü ile basite kaçıp sıradanlığa iterken yaşamayı asıl başaranlar hep kendisini farklılaştırmayı başaranlar olmuştur.
Rekabetin can yakıcı bir hal aldığı günümüzde de ayakta kalmanın en kolay yolu markamızı farklılaştırmaktan geçiyor. Rekabetin sert olduğu sektörlerde rakiplerimizle aynı şeyleri yapmak, sonunda bizi yok eden bir bilinmeze sürüklüyor.
1930lu yıllarda Sovyet bilim adamı Georgy Gause, pazarı okumasını bilen markalar için de anlamlı olacak bir deneye imza atmış Deney, tek hücreli organizmalar üzerinde gerçekleştiriliyor. George Grause, cam kavanozun içerisine çok az miktarda yiyecek koyarak içine de aynı türden olan iki tane tek hücreli organizma attığında canlılardan biri diğerinin yaşamını elinden alıyordu. Çünkü yiyecek çok az ve hayatta kalmak için öldürmesi gerekiyordu.
George Grause, aynı deneyi farklı türden tek hücreli canlılar üzerinden yaptığında ise yiyecek miktarı kıt olsa da yiyeceği paylaşıyorlar ve aynı ortamda yaşama devam ediyorlardı.
Benzer bir durum iş dünyası için de geçerli. Rekabetin sert olduğu sektörlerde farklılaşmayı başaramayan markalar arasında da güçlü olan ayakta kalıyor. Ancak bu kural herkes tarafından dile getirilse de uygulaması en zor olan kurallardan bir tanesi. Sebebi ise aslında ilk paragrafta yatıyor.
Şirketin kuruluşundan itibaren bizi büyüten yöntemlerin doğruluğunu sorgulamaksızın kabul ediyoruz. Hala para kazanmaya devam ettiğimize göre aynı yöntemleri uygulamakta sakınca görmüyoruz. Ne zaman rekabet çoğalıyor, pastadan aldığımız pay azalıyor işte o zaman aklımız başına geliyor.
Dünya her geçen gün değişiyor, haliyle rekabette. Pazarlama dünyasında rekabet, müşterilerinizin zihninde yaşanıyor. Onun için hedef kitlenizin zihninde benzersiz bir konum elde etmeniz her şeyden daha önemli. BMW de Mercedes de Alman mühendisliğinin harika örnekleri. Mercedes orta yaş üstü hedef kitleye Alman mühendisliğiyle yaklaşırken BMW daha genç bir kitleyi sürüş keyfi mottosuyla kendine çekti. Peki gençler sürüşten nasıl keyif alırlar: Elbette performansla hızla. Kısacası aynı kavanozda yaşayan aynı türden iki farklı marka farklılaşmaları sayesinde yaşamaya ve büyümeye devam ediyor.