Müslüman halkımız arasında ‘fitre’ olarak bilinen ‘sadaka-i fıtır’, hicretin ikinci senesi Şaban ayında emredilmiş mali bir ibadet olup, teşrîi, zekatın farz oluşundan öncedir. Fitre, zekat gibi, toplumsal hayatta sosyal adaleti ve yardımlaşmayı sağlamaya yönelik mali bir ibadettir. Özellikle Ramazan ayında fakir ve yoksulları böyle mali bir ibadetle sevindirmekte sayısız yararlar olduğu gibi Allah katında da büyük sevaplar vardır. İbn Abbas Hz. leri fitre konusunda şöyle diyor: “Hz. Peygamber, fıtır sadakasını, oruçluyu boş sözlerden ve kötü hareketlerden temizlemek ve yoksulları doyurmak için emretti. Kim bunu bayram namazından önce verirse, sadakalardan bir sadaka olur.”
Sadaka-i fıtır, hür olan ve dinimizde zekat verebilecek düzeyde bulunan her Müslümana Ramazan bayramı namazından önce kendilerine zekat verilen kimselere yapılan bir yardım çeşididir ki, hükmü Hanefi hukukçularına göre vâcip, diğer mezheplerin hükmüne göre ise farzdır. Sadaka-i fıtırda, nisap miktarı malda, üreme, artma ve çoğalma şartı aranmadığı gibi, üzerinden bir kameri yıl geçme şartı da aranmaz. O anki ekonomik durum ölçü olarak alınır. Bayram sabahı, dini açıdan zenginlik ölçüsü sayılan nisap miktarı bir ekonomik güce sahip olan herkes, fitre vermek zorundadır. Örneğin, oturacağı evinden fazla bir evi olan bir adama, ev ticaret için olmasa da fitre düşer. O halde asıl ihtiyacından fazla olarak elinde nisap miktarı, para, tarla, bağ-bahçe, ev, dükkân, kısaca taşınabilir ve taşınamaz her türlü malı bulunan bir kimse, bu konuda zengin sayılacağından fıtır sadakası vermesi gerekir.
Fıtır sadakası; buğday, arpa, hurma ve üzüm gibi maddelerin kendisinden ayni olarak verilebileceği gibi, değeri üzerinden para olarak da verilebilir. Zamanın ihtiyacına göre fakirin menfaati bu dört çeşit besin maddesinden hangisinde ise onu gözetmek daha uygun bir davranıştır. Bu durum, fitrenin sabit değerli bir ödeme olmasını sağlamaktadır. Fitre ile İslam sosyal güvenlik nizamına getirilen sabit değer esası, son derece önemlidir. Gerçekten 50 yıl evvel nakdî olarak verilecek fitre ile elli yıl sonra o kadar buğday satın alınabilecektir. Buna göre tabiri caizse, fitrede yılda bir defa uygulanan bir ayarlama, eşel mobil sistemi mevcuttur.
Fitreler, parçalanarak, ayrı ayrı şahıslara verilmekten ziyade, mümkünse toplu olarak bir fakire verilmesi daha uygundur. Çünkü ihtiyaç sahibi bir kimse, bu fitreleri sermayeye dönüştürerek herhangi bir iş kurabilir, üretime yatırım yapabilir.
Fitre, her memleketin yaygın ve revaçta olan yiyecek maddelerinden verilmelidir. Bu yiyecek maddelerinin hepsinden bir ölçeğin (3, 328 gr.) fiyatı hesap edildikten sonra bunlar toplanarak ortalamaları alınmak suretiyle müsavi duruma getirilmelidir. Her yıl Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından fitreler hesaplanarak başta basın-yayın organları olmak üzere, il ve ilçe müftülükleri kanalıyla halkımıza duyurulmaktadır.
Fitrenin vücûbiyeti, bayram sabahı fecrin doğmasıyla başlar. Ancak bayramdan önce vermek daha makbuldür. Bir Müslüman ister oruç tutmuş ve isterse tutmamış olsun, eğer şartlarını taşıyorsa fitre vermekle yükümlüdürler. Fitrenin toplumsal barışa büyük katkısı vardır. Kardeşlik ve sevgi bağlarını kuvvetlendirir. Bireyler birbirlerine sevgiyle, güvenle, ön yargısız olarak yaklaşır. Kısaca fıtır sadakası, gerçek anlamda bir toplumsal vahdete vesile olur.