Tüm gözler Türkiye üzerinde. Yerli, yabancı basın en iyi açıdan en dikkat çekici kareleri yakalamanın derdinde. Yerli olanlar -bu ülke vatandaşı olmasa bile- birliği, dirliği, beraberliği vurgularken, diğer yanda yabancı basın –bu ülke vatandaşı olsa da- mitingde eksikler bulmaya çalıştı, hatta korku bürüyenler “bir milyondan fazla insan vardı” yazarak ulaşılan sayıyı aktarmaktan çekindiler.
Ne bir milyonu, belki sizin ülkelerinizin nüfusunu kat kat aştık. İstanbul çığrından çıkıp beş-altı milyonu bulsa da eş zamanlı olarak seksen bir ilde bilmem kaç milyon insan meydanlardaydı. Uydudan görüntülenen bir millet hayal edin, işte o biziz.
Yüz yıllık tarihimiz boyunca ilk defa farklı görüşlerde olan parti liderleri ve askerimiz bir araya geldi. O kare tarihe altın harflerle yazılacaktır. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin sağduyulu konuşması takdire şayandı. Özellikle bir cümlesi önemliydi:
“Müştereklerimiz farklılıklarımızdan daha çoktur.”
Evet, çok doğru söyledi. Farklılıklarımız elbette var; önemli olan bizim müşterek tecrübelerimizin olması ve bu tecrübelerin bizi zengin kılmasıdır.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Devletin inşasında liyakat sistemini esas almalıyız.” sözü de önemliydi. Bundan sonra mutlaka her kuruma liyakat sahibi insanların yerleştirilmesi gerekir.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’a gelecek olursak, tarihe geçecek bir andı. Hulusi Akar milletin karşısına geçtiğinde ilk olarak asker selamı verdi ve herkesin kendisine teveccühü üzerine heyecanını belli ederek sürekli teşekkür etti. Ülkemiz hiç bu kadar askeriyle, polisiyle, siyasetçisiyle, milletçe bir olmamıştı.
AK PARTİ Genel Başkanı ve Başbakanımız Binali Yıldırım ise; “Demokrasiden taviz vermeyeceğiz, özgürlükleri genişleteceğiz. Düşmanlarımızı azaltıp, dostlarımızı çoğaltacağız.” vurgusu yaptı. Bu cümleler neler anlatıyor neler. Dostumuzu düşmanımızı bilelim ki, temkinli hareket edelim.
TBMM Başkanımız İsmail Kahraman: “İradeye konulmak istenen ipoteğe karşı koyarak ikinci defa Meclisimiz gazilik payesini hak etti. Milletçe yaptığımız şanlı direnişe tahammül edemeyen meczuplar, milletin bağrını, kalbini bombaladılar. Meclisimize bomba attılar.” Bu kadar alçaldılar, millet tarafından seçilen insanların canlarına kastettiler.
Meclis Başkanımızın en önemli mesajı ise şuydu: “Akıl ve gönül birliğiyle her zorluğu birlikte aşacağız.”
Sıra Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a geldiğinde, daha sahneye çıkmadan tüm meydanlarda tarifsiz bir hareketlilik oldu. Bayraklar göğe yükseldi, sloganlar son ses haykırıldı. Sahneye çıktığında ise seksen bir ilde tüm meydanlarda coşku tavan yapmıştı. Herkes tek yürek olmuştu.
Cumhurbaşkanımızın her cümlesi manidar ve anlamlıydı. Onlardan daha çok dikkatimi çeken kısımlara değinmek istiyorum. Bir soru sordu hepimize:
“Gazi'den 96 yıl sonra aynı soruyu soruyorum: Ey millet! Sen esaret ve zillet kabul eder misin?”
Tüm ülkeden “hayııır” sesleri yükseldi. İnşallah bu millete, kimse bu esareti asla getiremeyecektir.
Bir de milletin konuşmalar arasında sürekli idam isteğini sloganlarla dile getirmesi üzerine şöyle söyledi: “Siyasi partilerimizin genel başkanları burada, sizin talebinizi biliyorlar. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olduğuna göre, siz de idam talebinde bulunduğunuza göre bunun kararını verecek mercii TBMM'dir. Meclisimiz kararı verdikten sonra atılacak adım bellidir. Ben peşinen ifade ediyorum, onarım.”
7 Ağustos da bizim için tarihi bir gün oldu. 15 Temmuz'da mensubu olduğu parti liderinin açıklamasını beklemeden sokağa dökülen milletimiz, 7 Ağustosta da liderleriyle birlikte o meydandaydı.
Maşallah bize, birliğimiz daim ola. Tek Millet Tek Yürek olmaya devam Türkiyem, birlikte çok zenginiz.