Hastalıklara dair araştırmalar iki konu ekseninde şekillenir. İlki rahatsızlanmaya neden olan faktörler diğeri ise tedavi yöntemleri. Son yüzyılda yapılan çalışmalarda gösteriyor ki, insan sağlığını etkileyen birçok rahatsızlığın sebebinde ve sonucunda psikolojik etmenlerin rolü büyük.
Sağlığımıza kavuşmamızda ya da mevcut sağlığımızı korumada, kişinin ruhsal yapısının ne denli önemli olduğuna dairde oldukça hoş bir anekdotu sizlerle paylaşmak istiyorum. Vaktiyle, bitkilerin efendisi Lokman Hekim’e gelen bir hastanın yakınları, tedavisi süren kişiye ne yedirip ne yedirmemeleri gerektiğini sorarlar. Hekimlerin piri asırlara örnek olması gereken sözüyle cevap verir. “Acı söz yedirmeyin de ne yedirirseniz yedirin”
Anadolu insanı da, üzüntü ve sıkıntıların insanı nasıl etkilediğine dair “Duvarı nem insanı gam yıkar” başta olmak üzere, psikolojik etmenlerin rahatsızlıklar üzerindeki etkisine değinen bir çok söz paylaşmışlardır.
Geçmişten günümüze özellikle bazı rahatsızlıkların temelinde ve çözümünde, tedavinin yanı sıra moralin ne denli önemli olduğu, bilimsel verilerle de gözler önüne serilmiştir.
Hele bazı hastalıklar vardır ki, yakalanma sürecinden iyileşme aşamasına akabinde bir ömür boyu devam edebilecek takibine ve kontrol sürecine kadar hastanın ruhen kendini iyi hissetmesi oldukça büyük önem taşır.
Aktardıklarıma örnek olan hastalıkların başında ise çağımızın vebası olan kanser gelmektedir. Görülme oranı gün geçtikçe artan bu hastalığı incelediğimizde, yaşam şekli, kültürel yozlaşma ve psikolojik kökenli rahatsızlıklar gibi pek çok konuyla iç içe olduğunu görmekteyiz. Hiçbir insan ne kendisini ne de yakınını hasta görmek istemez. Hastalıklara dair duyulacak her şey alabileceğimiz en kötü haberlerin başında gelmektedir. Hele bir de içinde "kanser" sözcüğü geçiyorsa daha çok üzülmemek olanaksızdır. Lakin kanser hastalığı o kadar sinsi ilerlemekte ve birdenbire insanı tehdit etmektedir ki şaşırıp kalmaktayız.
Kanserle mücadelede ilk etapta bu şokla başlamaktadır. Moralmen güçlü olmaya çalışmak, bu melun hastalıkla mücadele etmeye karar vermek ve pozitif düşünmek ilk yapılması gerekenlerdir. Böyle bir dirayeti gösterebilmek için de bilinçli olmamız gerekmektedir.
4 Şubat Dünya Kanser Günü’de bu bakımdan büyük önem taşımaktadır. Toplumun bilinçlenmesinde oldukça önemli olan bu gün münasebetiyle, gazetelerde, dergilerde, ve televizyonda kanserden korunma yolları anlatılır. Yapılan araştırmalar yeni buluşlar, yeni ilaçlar açıklanır. Halkımızın bu hastalığı tanıması sağlanır.
Bu önemli günde, hazırladığım yazı vesilesiyle de amacım, kanser sorununa yeniden dikkat çekmek, düzenli sağlık taramalarının önemini vurgulamak ve bu hastalığın nedenlerini ve çözüm odaklarını sunmaktır.
Son veriler göstermektedir ki, dünyada her yıl 12.7 milyon kişiye kanser tanısı konulmakta ve 7.6 milyon kişi kanserden ölmektedir. Bu yaygın hastalığı incelerken, öncelikle olarak tanısına ve ne olduğuna bakmak gerekmektedir. Kanser, latince "yengeç" anlamına gelen ve anormal, kontrol dışı bir hücre bölünmesi süreci ile tanımlanan bir hücre hastalığıdır. Bu anormal bölünmeye paralel olarak, doku ve organlar da görevlerini normal olarak yerine getiremezler.
Özünde bedenimiz, yaradılış itibariyle kansere karşı müthiş bir savunma sistemine sahiptir. Vücudumuzda bazı bozulmuş hücreler, bağışıklık sistemi hücreleri tarafından tanınarak yok edilir. Bu durum her gün yeniden yaşanmaktadır. Lakin bağışıklık sistemimizin gücü, kansere neden olan bu hücreler karşısında yetersiz kaldığında rahatsızlık oluşabilmektedir. Bu bilinçle hareket ederek, bağışıklık sistemimizi güçlendirecek beslenme ve yaşam tarzı benimsemeliyiz.
Unutulmamalı ki, kanserden korunmak,tedavi etmekten çok daha kolaydır. Hangi yaşta olursanız olun, hayatınızda yapacağınız küçük değişimler bile size büyük kazanımlar sağlayacaktır. Nasıl davranmalı ve nasıl yaşamalıyız sorularına da, nelerden uzak durup nelere dikkat etmeliyiz cevabıyla yaklaşmak mümkün.
Kanser yapılan araştırmaların ışığında artık sigarayla birlikte anılır hale gelmiştir. Sigara ağızdan dumanı alınıp rektuma varana kadar dolaştığı her yerde kanseri tetiklemektedir. Bu nedenle her türlü kansere % 25 oranında etki yapabilmektedir. Sigaranın yanı sıra, sağlıksız yaşam biçimi, dengesiz beslenme, bilinçsiz güneşlenme, ve hareketsizlik gibi etmenlerde bu hastalığı tetiklemektedir. Şişmanlarda ve fazla yağ tüketenlerde kanser görülme riski yüksektir.
Bu konuyla ilgili yapılan araştırmalar göstermektedir ki, çoğu kanser türü çok etmenli bir temele sahiptir. Kansere dair merak edilen diğer başlıklar arasında; evresi, kalıtsallığı ve belirtileridir.
200’den fazla kanser türü vardır. Fakat görülme oranları olarak, toplumdan topluma farklılık göstermektedir. Vücudumuzun her yerinde oluşabilmesine karşın, bazı organlarda daha çok oluşabilmektedir. Akciğer Kanseri(Ölüm oranı en fazla olan kanserdir), Sindirim Sistemi Kanseri (Mide ve Kalın bağırsak kanseri) ve Meme Kanseri toplumda sık duyulan kanserlerdir.
Bütün kanserler ölümcül değildir. Genellikle dört evreden oluşan kanser türlerinde, yalnızca ileri evreye ulaştığında ölümcül olabilmektedir. Bazılarından kurtulabilme oranı yüzde 90'dan fazladır. Erkekler de testis kanseri ve prostat, kadınlardaysa rahim ve göğüs kanserlerinde hayata kalma oranı daha fazladır.
Bir hastalıktan korunmak için o hastalığın nedenlerinin bilinmesi önemlidir. Bugün kanserin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ancak etkenlerinden kaçınmak ve hastalığı erken aşamasında fark etmek büyük önem taşır.
Bu bakımdan, bedeninizde meydana gelebilecek küçükte olsa anormallikleri ciddiye almalıyız. Eğer vücudunuzun herhangi bir yerinde kapanmayan yaralar, uzun süre devam eden kanama veya akıntı gibi sorunlar, idrar boşaltma veya bağırsak alışkanlığınızda beklenmedik yeni ve kalıcı değişiklikler, aşırı zayıflama ve terleme oluşmuşsa doktora müracaat etmekte gecikmeyin. Kanserle ilgili en küçük kuşkuya düşüldüğünde hemen doktora başvurmak gerektiğini unutmayalım.
Ülkemizde özellikle son yıllarda koruyucu sağlık hizmetlerine (Hasta olmadan önlem alma, bilinçlendirme) ciddi yatırım yapılmaktadır. Sağlık kurumlarında önemi vurgulanan ve bir nevi slogan haline gelen “Erken teşhis hayat kurtarır” sözüne uygun olarak, düzenli kontrollerin yaptırılması sıklıkla önerilmektedir.
“Kanserden korkma geç kalmaktan kork” diyerek, özellikle 50 yaşın üzerindeki erkek ve kadınlar, her yıl Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi'nde (KETEM) taramadan geçmelidir. Konya’mız da Meram Eğitim Araştırma Hastanesinde bu merkez bulunmaktadır.
Kanser hastalığı, öldürücülüğü yanı sıra, tedavisindeki yüksek maliyetler nedeniylede işgücünde ve ülke ekonomisinde çok ciddi kayıplara neden olmaktadır. Yaygınlığı ve görülme oranı düşünüldüğünde de insanlık üzerinde, hem sosyal, hem ekonomik, hem de tıbbi açıdan oldukça büyük sorun haline gelmiştir.
Unutulmamalıdır ki, toplumların ruh ve beden sağlığı çok önemlidir. Sağlıklı bireyler yetiştirmeden sağlıklı toplum meydana getiremeyiz. Enerjimizi hastalıkların yaygın olduğu bir nevi tüketim insanları olma yerine, ülkesi ve milletini geliştirmek için harcayan bir toplum olma yönünde harcamalıyız.
Hayırlı işlerinizde başarılar diliyorum.