Akran baskısı; bir gruba ait olma, gruptan dışlanmama veya bir grupta kendisinin tanınması ve tanıtılması için bir başka birey gibi davranmaya, düşünmeye yönelten zorlanmalar veya olumlamalardır.
İnsanlar yaşamı boyunca sosyal varlıklardır. Bu yüzden sosyal ortamlarda bulunma, sosyal ilişkilere sahip olma eğilimindedir. Bu sosyal yaşamda da her bir birey farklı yaşam idealleri, düşünceleri ve amaçları doğrultusunda farklı kimlik ve kişilikleri ile yaşarlar. Hayat boyunca her şeyin mükemmel ve tek çizgide gitmesi olağan bir durum değildir. Bu durumu deniz ve okyanuslardaki dalgalara benzetebiliriz. Hiçbir şeyin nedensiz ve sonuçsuz olmadığı dünyada karşılaştığımız sorunlar, bu sorunları çözme yöntemlerimiz yaşamımız boyunca sağlıklı veya sağlıksız birçok yapıyı yaşamımıza entegre ederek yaşamımızı şekillendirmektedir. Akran baskısı da bu duruma uğrayan, bu durumu oluşturan bazen de bu duruma şahit olan olmak üzere birçok kişinin gelecek yaşantısına etki etmekle birlikte şu anki veya geçmiş yaşantısı hakkında da bazı ön bilgiler verebilmektedir.
Akran baskısı yaşanılan ortamla ilişkili olarak olumsuz sonuçlar oluşturabilmektedir. Ergenlerde uyku problemleri, okula gitmede isteksizlik, duygu kontrolünde zorlanmalar ile eşlik eden öfke problemleri, akademik yaşamında zorlanmalar, sosyal geri çekilme gibi birçok duruma neden olabilmektedir. Bazen ilgili adımı atmakta veya sürdürmekte zorlanan bireylere olumlu katkıları da olabilmektedir. Akademik başarıyı güçlendirmek, bireyin kötü davranışlardan uzak durarak olumlu davranışlara yönelinmesi gibi katkıları da olabilmektedir. Buradaki en önemli nokta motivasyonel bir desteklerinin olması, kararı ise kişinin kendisinin almış olmasıdır. Yaşanılan ortama, şartlara bağlı olarak değişmekle birlikte olumlu ve olumsuz iki uca da gidebilme potansiyeli vardır. Olumlu katkı potansiyeli nedeniyle akran zorbalığı ile akran baskısını birbirinden ayırmak gereklidir.
Akran baskısı yaşayanlara bazı temel öneriler verilebilir. İlk olarak ergenlerin, yetişkinlerin kendisini tanıması gerekir. Bu kişiler çocukluk yaşamında hayatında olan aileleri, çevreleri, arkadaşları ile ilişkileri veya etkileme potansiyeli olan her türlü öğenin birbirleri ile olan ilişkisini görürler, kodlarlar, öğrenirler ve kullanırlar. Ergenlik sürecinde kendilerini tanıma ve inşa etme içerisinde olan ergenler; değerlerini, sınırlarını keşfetmektedir. İnsan hangi yaşta olursa olsun kendi değerleri, kararları, sınırlarını bilerek kendisini rahatsız hissettiği durumları dile getirebilme ve hayır diyebilme becerisini geliştirmelidir. Sadece kendimize bağlı olmasa da “Her sorunu kendim çözebilirim, başka kimseye ihtiyacım yok.“ düşüncesi de çok olumlu değildir. İnsan olarak her şeyi yapabilme, her sorunu çözebilme yetisine sahip değiliz. Zorlandığımız anlarda destek almaktan çekinmemek oldukça önemlidir.
Akran baskısı yaşayan ergenlerin ebeveynleri oldukça kilit bir noktadadır. Yavaş yavaş arkadaşları ile geçirdiği zamanı artan ergenler, benzer yaş gruplarında yaşamış oldukları akran baskısını rahatça anlatabileceği güvenli limanları bulmakta zorlanabilirler. Buradaki iletişimin temeli sadece ergenlik dönemi değil anne karnından günümüze kadar uzanmaktadır. Ergen ve ebeveyn iletişimde etiketleme ve yargılama yapmadan, empatik ve anlayışlı olarak anlatması için gerekli zamanın ve ortamın mümkün olduğunca ertelenmeden ona özel olarak oluşturulması gerekir. Ergenlerin özel alanları ve ilgi alanlarına saygı duyarak sağlıklı bir şekilde iletişim sağlanmalıdır. Okul durumları rehberlik servisleri ile koordineli bir şekilde takip edilmeli ve gerekli durumlarda konunun uzmanlarından yardım alınmalıdır.
İnsanlar ister ergen ister yetişkin ister yaşlı hangi yaş grubunda olursa olsun kendisine karşı saygı duymalı, kendisine karşı dürüst olmalı ve kendisinin gelişimi ve değişimi için sabırlı olmalıdır.
Sevgiler ve saygılar …