Beden dilinin hayatımızdaki yerini biliyor musunuz? Size, ağzımızdan çıkan kelimeler yüzde kaç oranında etkili?” diye sorsam hiç şüphesiz yüksek rakamlar söylersiniz. O zaman gelin hemen bir sıralama yapalım.
İnsanlar siz konuşurken kelimelerinize yüzde 7 oranında bakıyorlar. Ne anlattı? Ne söylüyor? Cümleleri ne? Gibi şeyler bu oranda etki ediyor. Ses Tonu, yüzde 33 oranında etkili. Yüzde 60’lık dilim ise Beden Dili… Yani karşı tarafla iletişim kurarken en önemli şey beden dilidir. Çünkü beden dili duyguları saklayamaz. Yani bazen ağzınızdan çıkan kelimeleri beden diliniz desteklemeyebilir. Bunu analiz edebilmek çok önemlidir.
Bana göre güçlü bir siyasi lider olabilmenin yolu iletişimi çok iyi kullanmaktan geçer. Bu bir güçtür ve ancak bu gücü kullanarak insanları ikna edebilirsiniz. Zaten siyasette bir nevi ikna etme aracıdır.
Peki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’de beden dilini en iyi kullanan lider olduğunu biliyor muydunuz? Ellerini, mimiklerini çok iyi kullandığını…
Erdoğan’ın, 1 Eylül Pazar Günü Konya’yı ziyaretinde özellikle beden diline dikkat ettim.
Mesela halkı selamlarken ellerini sürekli kalbinin üzerine koyması, “ kalbimde yeriniz var” anlamına geliyor. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise tam tersini yapıyor ve ellerini başının üstüne koyuyor. O da, “ Başımın üstünde yeriniz var” anlamına geliyor. Şöyle bir durum var: Başının üstüne herkesi koyamazsın ama herkesi kalbine alabilirsin. Cumhurbaşkanı Erdoğan, o anlamda da beden dilini çok iyi kullanıyor.
Erdoğan’ın ilginç bir konuşma stili var. İnsanların unutmalarını istedikleri şeyleri bağırarak, hatırlamalarını istedikleri şeyleri kısık ses tonuyla söylüyor. İnsanları etkisine alan hipnotik bir dil kullanıyor. Örneğin, “ şöyle yaptılar, böyle yaptılar, bunları söylediler” kısmını yüksek sesle, “ama biz onların yaptığını yapmayacağız” kısmını ise kısık sesle söylemesi gibi… İşte o son kısım akılda kalıyor.
Yine örnek vermek gerekirse Erdoğan’ın metro müjdesini verirken, “ Metro hattı, Konya’nın bugününden ziyade geleceğine yapılan yatırımdır. Bugün Konya şehircilik bakımından ülkemizin örnek yerlerinden biriyse, yarım asır önce şehrin geleceğine yapılan” kısmını yüksek sesle söylemesi, “ yatırımlara borçludur” kısmını ise kısık sesle söylemesi ile yine o son kısmın zihinlerde yer edinmesine neden oluyor.
Erdoğan, ses tonu, vurgu ve tonlamalarda da oldukça başarılı. Mesela kesin olan sayıları söylerken baş parmağını ve işaret parmağını birleştirip eliyle vurgu yapıyor ve cümlesini bitirdiği zaman yine avuç içini gösteriyor. Kullandığı bu dil sayesinde de o rakamların insanların akılda kalmasını sağlıyor. Siz de dikkat edin, Muhalefet, FETÖ, PKK, Amerika’dan bahsettiğinde işaret parmağını gösteriyor. Bu da bir nevi güç göstergesidir.
Daha sonra sahneyi çok iyi kullanıyor. Konuşurken sürekli, avuç içini göstermesi de samimiyet anlamına geliyor. Yani kitle avuçlarınızın içini görüyorsa sürekli samimiyet algılar. Bir de her şeyden önce boy avantajı var. Uzun boylu olmak her zaman bir avantajdır. Güçlü, heybetli görünmek fark edilebilmek açısından önemli bir faktördür.
Mesela ABD Başkanı Tramp’ın, bir dünya liderleriyle selamlaştığında o lideri elinden tutup kendine doğru çekmesi bir güç göstergesidir. Hemen hemen bütün dünya liderlerine bunu yapmıştır ama sadece Erdoğan’a yapamadı. Bunun nedeni ise Erdoğan’ın da kendisini çekeceğinin biliyor ya da farkında olmasıdır.
Siyasette, bacak bacak üstüne atmak bir üstünlüğün göstergesidir. “Ben senden üstünüm” anlamına gelir. Zamanında dönemin siyahi Başkanı Obama ile Erdoğan karşılıklı otururken Obama bacak bacak üstüne atıyor ve durumu fark eden Erdoğan o üstünlüğünü gölgelemek için kendisi de bacak bacak üstüne atıp durumu eşitliyor.
Size girişte beden dilinin hayatımızdaki yerinden bahsetmiştim. Tüm bunları sahip olduğunuz ideolojiden bağımsız olarak anlattım. Şunu unutmayın hiç kimse sizin gibi düşünmek zorunda değil ama herkes, herkese saygı duymak zorunda.
Benim bunları anlatmamın nedeni kavgaların, gürültülerin, çekişmelerin olduğu bir siyasetten uzaklaşmak. Bir nebze de olsa uzak tutmak. Artık bir de hayata bu yönüyle bakın.
Yapılan her hareketin kalbe ekilen bir ekin gibi olduğunu unutmayın.