Geçen günlerde sokaktan birkaç kişi ile yaptığım söyleşi de hala 15 temmuz darbe girişimine tiyatro diyenlerin olduğunu görmek ve bu görüşe sahip insanların çoğunluğunun Chp tabanlı ve Erdoğan düşmanı kişilerden oluşması dikkatimi çekti. Bu insanların çoğunluğu dolardaki yükselişi, Suriye ve Irak’taki karışıklıkları ve terör örgütlerinin sorumlusu olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı suçlu görmeye devam etmeleri ve ana muhalefet liderinin grup toplantısında benzer konuşmalar yapması ana muhalefet partisinin toplumu kutuplaştırmak istediğini göstermektedir. Ve ana muhalefet partisi tüm eleştirilerini Erdoğan düşmanlığı üzerine kurgulamaya devam etmektedir.
Ana muhalefet liderinin grup toplantısında yaptığı konuşmada 15 temmuz darbesini Erdoğan ve hükümet darbesi olarak göstermeye çalışması ve Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada meydana gelen karışıklara rağmen milli duruş sergilemesi gerekirken yine Erdoğan düşmanlığı gözlüğünü atamamış bir muhalefet partisi lideri görüntüsünden kurtulamadığını göstermiştir. Ana muhalefet partisinin medya, iş dünyası ve özellikle tutuklanan Asker, polis, hakim ve diğer memurların hamiliğine soyunması önemlidir. Fetö terör örgütü propagandası yapan gazete, televizyon ve radyoların kapatılması bunlara yazıları ile destek veren yazar ve gazetecilerin tutuklanmasına karşı çıkmaları başka bir Erdoğan düşmanlığı politikasıdır. Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen Ohal ve akabinde açığa alınan ve görevine son verilen vatan hainlerini mağdur göstererek toplum içinde darbeyi sulandırma politikası izlemesi ve en önemlisi Akut kurucusu Nasuh Mahruki’nin bir televizyonda devran dönecek hepinizi yargılayacağız diyecek kadar ileri gitmesine sahip çıkmaları Chp politikalarının 15 temmuz öncesine yani alışık olduğumuz Erdoğan düşmanlığı konulu Chp modeline dönmesi toplumu kutuplaştırması bakımından önemlidir. Özellikle terör örgütü Pkk ile arasına mesafe koyamayan, medyanın önünde yol kesen Pkk’lı teröristlerle kucaklaşarak Pkk’ya destek verdiğini gösteren, Pkk’nın hendek kazarak eylemlerini şehirlere kaydırdığı bir dönem de suçu devlete atarak devlet operasyonları derhal durdursun gibi açıklamalar yapan ve en son teröre destek veren bazı belediyelere kayyum atanmasına tepki olarak özerklik ilan eden ve devleti tehdit eden bir belediye başkanının soruşturma sonucunda tutuklanması üzerine ana muhalefet partisinin bazı milletvekillerinin itirazları bizleri yine şaşırtmadı çünkü bizim anladığımız milli birlik şuuruna bu vekiller farklı bir pencereden bakmaya devam ediyorlar yine Erdoğan düşmanlığı milli meselelerden daha önemli olduğunu göstermiştir. Ana muhalefetin milli duruştan uzak bir politika izleyerek neyi amaçladığı bellidir. O da olması muhtemel erken seçim. Tüm milli meselelerde dahi muhalefet gömleğini çıkarmak yerine Erdoğan düşmanlığına devam etmesi önümüzdeki yıl olması muhtemel erken seçim hazırlığı olarak düşünmemize neden oldu.
Bazı köşe yazarlarının ısrarla önümüzdeki yıl seçim yapılması gerektiği üzerine yazılar yazması ve benim de kendi düşüncelerimde seçim olursa hükümetin ve Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinin daha da güçleneceğine ve meclisin Fetöcü veya Pkk’lı teröristlerden temizlenmesi için erken seçimin gerekliliğine inancım tamdır ve erken seçim güçlü Türkiye’nin önünü açacaktır. Ancak bulunduğumuz coğrafyada ülkemizin bekası için, bölgemizdeki sıcak gelişmeler seçim tartışmalarını bir kenara bırakarak iç güvenlik için Pkk ve Fetö ile mücadelenin önceliğini ve bölgemizdeki savaş ihtimalleri ile dış güvenliğimizin önceliği seçim ihtimalini rafa kaldırmamız gerektiğini göstermektedir. Geçtiğimiz çarşamba günü Diriliş Ertuğrul dizisini izlerken duyduğum ‘’İmdi Toy Vakti Değildir’’ sözü üzerine eklemek istedim. Bu arada Toy oba beylerinin tartıştığı ve karar aldığı yerdir. İmdi seçim vakti değildir. Saygılarımla