Ağzımızın tadı yok. Depremde vefat eden vatandaşlarımızın sayısı günden güne artıyor. Elimizden geldiğince maddi, manevi yardımcı olmaya çalışıp dua ediyoruz. Acılarımıza odaklandık, kolumuz kanadımız kırık. Lakin bizim meydanı boş bırakmamızdan cesaret alanlar, kirli algı oyunlarıyla insanların zihinlerini zehirlemeye devam ediyor. Uyanık olmalıyız. Mesele sadece hükümeti eleştirmek değil, alttan alta devlet bütün kurumlarıyla hedefe konulup, içi boşaltılmaya çalışılıyor. İstedikleri şey insanların özgüvenlerini yitirip, hazırlamaya çalıştıkları kaos ortamıyla sinmelerini sağlamak. Lakin yok öyle yağma, geçmişte olduğu gibi bugünde yine bu oyunu bozacağız…
Bu ülkede en konforlu şey muhalif olmak. İster siyasetçi olun, isterseniz de sokaktaki sıradan vatandaş. Muhalif olduğunuz zaman gerek iktidarı, gerekse iktidarı desteklemese de sizin gibi düşünmeyen herkesi kafanıza göre eleştirebilirsiniz. Nasıl olsa sırtınızda yumurta küfesi de yok, salla sallayabilirsen. Deprem üzerine ilk izlenimlerimizi geçen hafta yazarken muhalefetin tavrına şaşırmadığımızı söylemiştik. Geçen bir haftalık süreçte el artırarak saçmalamaya devam ettiler. Fakat sosyal medyada sesleri fazla çıktığından adamlar her türlü haklı olmayı başarıyor. Depremin daha ilk saatlerinde asılsız ihbarları milyonlarca takipçili hesabında paylaşıp aklınca yetkilileri oraya buraya yönlendirmeye çalışan bir fenomen, yanlış yaptığını daha sonra itiraf etti. Binlerce mesaj aldıklarını sorgulamadan sözde iyi niyetleriyle paylaştıklarını, sonrasında teyit aşamasında mesajların bir kısmının yanlış olduğunu anladıklarını söylemeye çalıştı, kısacası saçmaladı.
Daha depremin ilk saatlerinde arama kurtarma ekiplerinin hedef tahtasına oturtulup morallerinin bozulmasına mı yanalım, yanlış ihbarlarla uğraşırken gerçekten enkaz altında olup kurtarılmayı bekleyen vatandaşlarımıza mı? Devletin itibarını hiç işin içine katmayalım bile. Birileri devlet ve hükümet arasındaki farkı çok iyi bilmelerine rağmen sırf domuzluklarından aynı şeymiş gibi bahsedebiliyor. Söz konusu fenomenimiz barajda çatlak var yalanını da paylaşmıştı. Daha sonra onu da teyit edip yalan olduğunu öğrenmiş, ilgili arkadaşın işine son vermişler falan yerseniz.
İlk önce paylaş sonra teyit et. İşte modası geçmiş buldukları, öldürmek için bizzat çalışanlarının büyük gayret gösterdiği yazılı basın yerine ortaya çıkarılan dijital medyanın kuralı bu. Hızlı ol, gereken tık ve reytingi bir an önce al. Sonrasında yalan çıkarsa bir daha doğrusunu paylaşıp, yine tık ve reyting alırsın. O arada insanlar panik olmuş, kurumların itibarı falan sarsılmış ne önemi var…
Bunlar fenomen, bir de fenomenlerin paylaşımları başta olma üzere bazen de kendi yumurtladıkları yalanları sahte isimli hesaplarında paylaşanlar var. Polis bulacakta, bulursa bile nasıl olsa yanlış anlaşıldım, yönlendirildim yalanıyla çok kolay yırtılabiliyor. Elbette yürekleri olmadığından sahte isimle yazıp çiziyorlar. Bol bol da küfrediyorlar. Böylelerine ne demek lazım derken hak ettikleri ismin Engin Ardıç tarafından verildiğini, geçtiğimiz günlerde büyük bir zevkle okudum. Engin Ardıç bu tarz aşağılıkları ‘siber puştlar’ diye tanımlıyor. Ne diyelim hak edene hak ettiği gibi muamele etmek gerek(!)
Kentsel dönüşüm bir yere kadar eleştirilebilir. Şehrin mimarisine, doğal yapısına uygun olmayan dönüşüme herkes karşı çıkmalı. Fakat eski, dayanıksız binalar göz önünde dururken bunu rantsal dönüşüm diye ifade edip karşı çıkmanın bir anlamı yok. Ha karşı çıkıyorsan da söylediğinin arkasında duracaksın. Fakat muhalif olunca dün rantsal dönüşüm diye karşı çıkıp dönüşümüne engel olduğun binalar depremde yıkılınca, utanmadan nerede devlet niye zamanında önlem almadı diye konuşabilirsin. Geçtiğimiz günlerde manşetteydi. Enkaz başında şov yapan milletvekili Barış Atay’ın İskenderun’da daha önce karşı çıkıp engellediği, dönüşüm projesi yapılması gereken bölgede yıkılan binalarda binden fazla vatandaşımız öldü. Emin olun bu haberi okumamışsınızdır bile. Barış Atay ismini ise duymayan kalmadı. Hiçbir şey yapmasa bile adam eski oyuncu olduğundan rol kesmesini biliyor. Ülkemizde ise ambalaja içerikten fazla değer verilmeye başlanalı çok oldu.
TV kanaları tarafından yapılan ortak yayında milyarlarca lira toplandı. Kamu kurumları tarafından yapılan yardım ise kimin parası kime veriliyor diye küçümsenmeye çalışılıyor. Emin olun aynı kurumlar bağış yapmasa bu kez de özel sektör elini cebine soktu, devlet cimri davrandı diyeceklerdi. Muhalif olmak bundan dolayı güzel işte. Sıfır sorumluluk, her konuda ahkâm kesebilme hakkı. Allahtan basiretli insan sayımız fazla da bunların oyununa gelmiyoruz. Günü gelip hesap sorasıya kadar aynen böyle devam.