Dünyanın en prestijli iş ve ekonomi dergileri arasında yer alan Fortune, her yıl gerçekleştirdiği Türkiye’nin en büyük 500 şirketi araştırmasının sonuçlarını geçtiğimiz günlerde açıkladı. Araştırma sonuçlarını ABD’deki sonuçlarla kıyasladığımızda ortaya çok ilginç bir sonuç çıkıyor. Bugün Türkiye’nin en büyük 500 şirketi toplam 791.7 milyarlık net satış geliri elde ederken, bu performansla ABD’de yayınlanan listeye ancak 3. sıradan girebiliyor. En büyük 500 şirketimizin geliri, ABD’nin en büyüğü WaL-Mart’ın gelirlerinin sadece %75’ine ulaşabiliyor.
Türkiye’nin en büyük 500 şirketinden kaç tanesinin ileri teknoloji ürettiğine baktığımızda da çok çarpıcı rakamlarla karşılaşıyoruz. Bu 500 şirketten 186’sı en düşük teknolojili ürünleri 163’ü düşük teknolojili ürünleri, 109’u orta teknolojili ürünleri üretiyor. En büyük 500 şirket arasından yüksek teknolojili ürünler üreten şirket sayısı ise sadece ve sadece 12.
Daha Çok Katma Değerli Ürün ve Marka Ortaya Çıkarmalıyız
Türkiye’nin milli geliri 7 yıldır 10 bin dolar sınırına takılmış durumda. Bu eşiği aşmak için yapmamız gereken en önemli şey ileri teknoloji ürünleri üretmek ve şirketlerimizin marka değerini artırmak. Bu konuda ne kadar yavaş ilerlediğimizi görmek için şu rakamlara göz atmamız yeterli: Çin, 2000 yılında 41.7 milyar dolar ileri teknoloji ürünü ihraç ederken bu rakam 2013 yılında muazzam bir seviyeye 560 milyar dolara yükseliyor. Güney Kore, 2000 yılında 54,3 milyar dolarlık bir yüksek teknoloji ürünü ihraç ederken, 2013’e geldiğimizde ihracatını yaklaşık 3 kat artırarak 130. 5 milyar dolara çıkartıyor. Çin ve Güney Kore’yle ilgili rakamlar bunları söylerken Türkiye’de yüksek teknoloji ihracatı 2000 yılında 1 milyar dolar olurken 2013 yılında sadece 2.2 milyar dolar olarak gerçekleşiyor.
Rakamsal veriler bu seviyelerde seyrettiği müddetçe biz asla daha zengin bir ülke olamayacağız. O yüzden bize gerçekten vizyon sahibi girişimciler lazım. Yalnız bu girişimciler de öyle sokak aralarında kendiliğinden yetişmiyor. Eğitim sistemimizi köklü bir şekilde elden geçirmemiz gerekiyor. Çünkü eğitimde de tablo çok parlak değil. OECD tarafından 65 ülkenin eğitim bakanlıklarına gönderilerek yapılan PISA testlerinde Fen Bilimlerinde 43, matematikte 44, ve okuduğunu anlamada 42. sıradayız. Bunların hepsinin ortalaması alındığında da 65 ülke arasından 45. sırada yer alıyoruz. Düşünün, çocuklarımız daha kendi dilinde okuduğunu anlamada son derece yetersiz.
Biz, bu eğitim sisteminin yetiştirdiği çocuklarla bilgi ekonomisinde kendimize iyi bir yer edinemeyiz. Bu çocuklarla yüksek teknoloji ürünleri üretemeyiz. Bu çocuklarla dünyanın en büyük 10 ekonomisi içerisinde yer alamayız.
Ülke olarak sanayi, tarım ve turizm başta olmak üzere tüm alanlarda katma değer yaratacak, marka yaratacak girişimlere ihtiyacımız var. Bunun yolu da yaratıcı çözümler üreten gençler yetiştirip onlara özgür çalışma ortamı sunmaktan geçiyor.