EN ‘AKİL’İ TAYYİP ERDOĞAN

Arif Tekeli

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ve partisinin terörün bitmesi için adeta bedenini taşın altına koymasıyla birlikte başlayan ve kamuoyuna zamanla açıklanan malum süreçte somut sonuçlar alınmaya başlandı. Tayyip Erdoğan’ın son yaptığı açıklamaya göre Suriyeli PKK’lılar Türkiye’yi terk etmiş. Tabi alınan bu ve benzeri sonuçlar sağlıklı bir şekilde düşünüldüğünde tarihi bir başarı veya tarihi bir başarıya giden bir yol. Ama toplumda da bir kafa karışıklığının olmadığını söylersek kendimizi kandırmış oluruz. Özellikle basın her şey güllük gülistanlık havası estirirse hükümeti kandırmış olur. Anadolu’nun kafası karışık ancak terörün bitmesi gerektiği noktasında herkes hem fikir. Bu ikincisi önemli, eğer ikincisi iyi kullanılırsa bu kafa karışıklığı giderilebilir.

PKK’nın silah bırakmayı neden kabul edeceğini öğrenmek istiyor insanlar. Bunun anlatılması gerekiyor. Anlatıldığında samimiyetinden şüphe olunmaz Anadolu insanı bunu anlayacaktır. Yaşanmakta olan -bana göre hayra hizmet edecek- bir süreç var ve bunun 2009’daki gibi hoyratça harcanmaması gerekiyor. Anlatılması gerekiyor deyince Akil İnsanlar Heyeti tabi akla geliyor, seçilenlerin de birçoğu gerçekten saygın insan. Anadolu’da bir saygınlığı ve bilinirliği var. Bu noktada devreye girip süreci anlatması gerekiyor. Geçen haftaki yazımda da yazmıştım, bu akil insanlar “gerekirse köy köy gezsinler” diye. Sanırım biraz daha elitist bir çalışma şekilleri olacak. Bu olayın anlatılmasında bu yöntemle ne kadar katkı sağlarlar bilemiyorum. Ama Tayyip Erdoğan Türkiye’nin en akil insanı o anlamda. Eğer akil insandan kasıt; saygın, etkileyici, karizmatik ve sözüne güvenilen biriyse bu anlamda Türkiye’de Tayyip Erdoğan’ın eline kimse su dökemez herhalde. Erdoğan’ın liderliğindeki parti Kürt Sorunu’nun çözümüne dair inanılmaz adımlar attı, demokratikleşme sürecinde de hakeza öyle. Medyanın inanılmaz manipülatif yayınlar yaptığı günlerde dahi halkı bir şekilde kendi istediği noktaya kanalize ederek yaptı bunu Erdoğan.

PKK Neden Silah Bırakır?

Bu soru halkın kafasını karıştıran sihirli soru. Bu soruyu pek tabi ki ben de kendime soruyorum ve bir cevabını buluyorum. Bu da artık argümanının kalmamış olması. Kabul etmek gerekir ki Ergenekon’un ‘iktidar’ olduğu yıllarda yani Jitem’in bölgede terör estirdiği yıllarda ciddi hatalar yapılmış. Sivil iktidarlar Ergenekoncu kafaya yeterince söz geçirememişler. Kendi şahsi iktidarlarını sürdürmek için -Türkiye Cumhuriyeti savcılarınca bir başka terör örgütü olan- Ergenekon’a teslim olmuşlar.

Akil İnsanlar Heyeti İç Anadolu Grubu üyesi olan Celalettin Can’ın anlattığına göre 90’lı yıllarda ya da başka bir ifadeyle “Jitemli yıllar”da çok büyük zulümler olmuş. Can’ın bir örneği tüyler ürperticiydi, ölmüş kadınlara dahi tecavüz edilmiş. Bunu Celalettin Can’ın sözlerinden alıntılayarak yazıyorum. Böyle bir durum olmasa dahi bu tip hikayelerin anlatılması bölgede teröre müthiş bir argüman sağlamış. Devlet bir hata yapsa belki bunun çarpanı PKK ideolojisi tarafından on ile çarpılıyor ve halka böyle bir hikâye anlatılıyordu. Belki de gerçekten devlet o onla çarpılmış halini yapıyordu bunu o bölgede yaşayan birisi olmadığım için net bilemiyorum. Böyle bir ortamdan bugünkü Türkiye’ye gelinince ortadaki PKK varlığının hiç bir açıklaması kalmıyor. Kürtler Türkiye’den ayrılmak mı istiyor? Hayır. Böyle bir durum da yoksa çoluğunun çocuğunun dağlarda ölmesine PKK tabanı razı olur mu? Olmaz. Peki, askeri vesayetin güçlü kalması için kimi zaman bazı askeri vesayet rantçılarınca da desteklenen PKK’yla savaşta Anadolu insanı çocuğunu kaybetmek ister mi? Hayır. Eğrisi doğrusuna denk geliyor ve bu sürecin tabi zemini bu şekilde hazırlanıyor. 2007 sonrasında Ak Parti’nin gerçek anlamda iktidara gelmesiyle birlikte özellikle atılan ciddi demokratik adımlar ve değiştirilen devlet zihniyetiyle Kürt Sorunu ciddi anlamda çözüldü, PKK’nın varlığını halkı gören PKK tabanının büyük bir kısmı PKK’nın varlığını sorgulamaya başladı.

Çözüm Sürecinde Arap Baharı’nın Rolü:

Arap Baharı’nın ilk olarak ortaya çıkmaya başladığı dönemlerle PKK da bu kartı oynamak istedi. Bunun için alternatif Cuma namazları dahi düzenledi. PKK’nın bu sivil direniş eylemleri tabanından ilgi görmedi. PKK, DHKPC gibi basit bir sol örgüt değil, tabanıyla varlık gösteren bir örgüttü. Dolayısıyla tabanda varlığı tartışılmaya başlanınca sona giden süreç başladı. Bu sivil direniş eylemlerinin reaksiyon almamasının sebebi çok basit; Türkiye ne bir Suriye’ydi ne de bir Bin Ali Tunus’uydu. Bu anlamda bakılacak olursa Kürt Sorunu’nun çözümüne dair atılan ve çokça tartışılan o adımların ne kadar önemli bir hizmet ettiğini görebiliriz. Yine Arap Baharı sürecinde PKK her zaman yanlış tarafta yer aldı. Bir taraftan sivil direniş eylemleri yapmaya kalkışırken diğer taraftan dünyanın en büyük zalimlerinden biri olarak tarihe adını yazdıran Beşşar Esed’in elince oyuncak oldu. Esed adına hem Türkiye’de hem de Suriye’de savaş veren bir taşeron örgüt haline geldi. Yine İsrail ile Türkiye arasında ciddi sorunlar yaşandığı dönemlerde İsrail tarafından bariz bir şekilde kullanılması PKK tabanının tepkisini çekti. Bütün bu yanlışlar PKK’nın sonunu hazırlayan süreçte önemli oldu. Geldiğimiz noktada PKK Sorunu çözülüyor. Abdullah Öcalan da buna katkı sağlıyor. Ama sürecin neticesinde Öcalan’ın serbest kalması gibi bir durum tabi ki olmayacak. Ne hükümet böyle bir yanlış yapar ne de halk bu yanlışa göz yumar. En önemli akil insan olarak gördüğüm Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu durumu halka bizzat kendisinin anlatacağına ve halkı ikna edeceğine inanıyorum. Çokça tartışılan ‘Akil’ kelimesi yukarıda yazdığım şekliyleyse bunu en iyi Erdoğan yapar.

Askerlik Öncesi Son Yazım:

Askere gidiyorum 14 Nisan Pazar günü. Önce Kastamonu sonra Van’a gidiyorum. 5 ay kadar muhtemelen yazı yazamayacağım. Sürçü lisan da ettik, hata da yaptık, zamanınızı da harcadık; hakkınızı helal ediniz. Barış dolu yıllara ve Büyük Türkiye’ye…