Biz, kısık sesleriz... minareleri,
Sen, ezansız bırakma Allah’ım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma Allah’ım!
Mahyasızdır minareler... göğü de,
Kehkeşansız bırakma Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah’ım!
Bize güç ver... cihad meydanını,
Pehlivansız bırakma Allah’ım!
Kahraman bekleyen yığınlarını,
Kahramansız bırakma Allah'ım!
Bilelim hasma karşı koymasını,
Bizi cansız bırakma Allah'ım!
Yarının yollarında yılları da,
Ramazansız bırakma Allah'ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma Allah'ım!
Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız
Ve vatansız bırakma Allah'ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah'ım!
Arif Nihat Asya’nın bu muhteşem dizelerini, dünyanın en muhteşem seslerinden, 5 yaşındaki çocukların sesinden dinledim dün akşam. Sevgili yeğenim Emirhan’ın anaokulunda yarıyıl karne töreni münasebetiyle Şehir Kolejinde, çocukların oynadığı bir dizi oyunlar ve öğretmenlerin olağan üstü gayreti ile hazırlanmış harika gösteriler izledim.
Yüce Allah, insanoğluna sayısız nimet vermiş, ancak sahnede o çocukları görünce bir kez daha anladım ki, insanın dünyada sahip olabileceği en büyük nimet çocuktur. Okudukları sureler, şiirler, çocuk şarkıları ve hatta drama; biz büyüklere şunu açıkça haykırıyorlardı: bakmayın yaşımıza, boyumuza, hatta dilimizin tam oturmamış haline, bize ne öğretebilirseniz onu uygulamaya hazırız. Bizler birer boş sayfayız, üstümüze ne yazacağınıza çok dikkat edin. Zira siz ne yazarsanız biz hayat boyu onu oynayacağız. Evet, çocuklar geleceğimiz, ancak o geleceği bugün biz büyükler kurguluyoruz. O yüzden o masum çocuklara sevgi ve ahlak başta olmak üzere dini ve dünyevi iyi, güzel ve doğru olan ne varsa öğretmek zorundayız. Ailede ebeveyn, okulda öğretmen, camide imam, sokakta komşular, televizyonda içerikler, gazetede, kitaplarda yazarlar, akla gelebilecek herkes, her şey buna göre bir hayat tarzı geliştirmek zorunda.
Gösterinin ana temasını oldukça beğendim. Dini hassasiyetimiz, milli duygularımız, ahlaki yaklaşımımız ve sanatsal bir bakış açısına özendirme gayretleri takdire şayandı. Bilime, araştırmaya teşvik de çok önemli bir unsurdu. Okul yönetimini ve öğretmenleri kutluyorum.
Çocuk yetiştirmede toplum elbette önemlidir. Ancak ben ailelere özellikle seslenmek istiyorum. Sevgili anne babalar, dünya malı, şan şöhret, toplumda iyi bir yer edinmek için verilen mücadele hepsi tamam; ancak saydığım bu şeylerin tekmilinden daha üstte bir şeydir çocuk dediğimiz varlık. Allah lütfetmiş sizlere bu yavruları vermiş. Bu büyük bir nimet olmasının yanında büyük sorumluluk yükleyen bir emanettir de aynı zamanda. Lütfen bunun farkında olun, kıymetini bilin ve gereğini yapın. Hatta gerekiyorsa yardım alın; büyüklerinize danışın, ilgili kitaplara başvurun, ama mutlaka bu gayrette olun.
Yazımın buradan sonrasını benim için gecenin kahramanı olan Emirhan’a ayırmak istiyorum. Bütün çocukları büyük bir dikkat ve duygu yoğunluğu ile izlediğimi söylemeliyim, ama sahne sırası gelip de Emirhan sahneye çıkınca dikkatim sınırlarından taştı, duygularım ete kemiğe bürünüp yüreğimin orta yerinde adeta ayaklandılar. Bunu tarif etmemin, kelimelere dökmemin imkânı yok, gerçekten yok. Hele o yazımın başındaki şiiri arkadaşlarıyla birlikte okurken sıra ona gelince gözlerimde açıverdi musluklarını.
Ya çağır şurda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma Allah’ım!
Emirhan’ın payına düşen bu iki mısra onun dilinden dökülünce benim için bu güne kadar yazdığım bütün şiirleri feda edebileceğim bir nitelik kazandı o an. Benim bir çocuğum yok ama olsaydı da herhalde buna benzer duygular yaşardım. Kendinden emin duruşu, arkadaşlarına uyumu ve laf aramızda sahneden bana gönderdiği öpücük ona olan sevgimi sayısız sayılara çarptırdı.
Allah cümlenin evlatlarına hayırlı, ahlaklı ve bilgi dolu bir ömür nasip etsin. Buna milletin, buna ümmetin, buna dünyanın ihtiyacı var.
Emirhan’ın son doğum gününde yazdığım şiir:
Bu nasıl şirinlik sana maşallah
Güneşli yanımsın, Emirhan'ımsın
Ömür boyu böyle sevil inşallah
Canımda canımsın, Emirhan'ımsın
Baharlı yüzünden çiçekler derdim
Her gülüşünde bir cennete erdim
Tâ doğduğun anda ısınıverdim
Damarda kanımsın, Emirhan'ımsın
Sevgini bir ömür taşır yüreğim
Birazcık görmesem üşür yüreğim
Gördüğüm ilk anda ışır yüreğim
Ufukta tanımsın, Emirhan'ımsın
Gün güzelleşir sen yanımda varken
Oyuncak oynarken, dondurma yerken
"Ben Hasan amcamın oğluyum" derken
En mutlu ânımsın, Emirhan'ımsın
Senin şu tadın yok şeker, lokumda
Bütün coğrafyamda, sahilde, kumda
İçime çizilmiş gönül yurdumda
Emirim, hânımsın, Emirhan'ımsın
Sevgiyle kalın.