Son günlerde televizyonu açmak bile gelmiyor insanın içinden. Neden derseniz. Her reklamda her dizide, yozlaşmış kültürün göstergesi olan yılbaşı hazırlıkları karşımıza çıkıyor. Hele hele alışveriş merkezlerine hiç gidilmiyor. Her mağazanın vitrininde yılbaşı indirimleri, süslenmiş çam ağaçları, rengârenk ışıklar maalesef insana Müslüman bir ülkede yaşadığını unutturuyor.
Yılbaşı yaklaştıkça hediye çekilişleri yapanlar, evlerine çam ağacı alıp süsleyenler ve en vahimi de yılbaşı bileti alanlar, yeni yılda nasıl “Elhamdülillah Müslümanım” diyecekler çok merak ediyorum. Tabi ki istediği yaşamak herkesin kendi tercihi ama bunun normalleşmemesi için, çocuklarımızın yanlışı örnek almaması için bunları anlatmak zorundayız.
En vahimi de yılbaşı bileti dedik ya... Neden en vahimi? Çünkü yanlış üstüne yanlış eklemek bu. Yılbaşı bileti alanlar hem başka bir kavme benzemiş, hem de kul hakkı yemiş oluyorlar. Bilet alan milyonlarca insanın parası tek bir kişide toplanıyor. Yani hiç tanımadığı milyonlarca insanın hakkına girmiş oluyor. Asla helalleşemeyeceği milyonlarca insan. Lafa gelince Müslümanım diyenler yaşantılarıyla sözlerini yalanlıyor. “Biz o niyetle kutlamıyoruz” diyerek kendini avutanlar aslında kimseyi değil kendilerini kandırıyorlar.
Üstad Necip Fazıl'ın “7 Hristiyan birleşip bir danaya girmedikçe çam ağacı süslemem” sözü akıllara geliyor. Gerçi bu sözün Necip Fazıl'a ait olamadığı da söyleniyor. Ne yani, 7 Hristiyan bir dana keserse Necip Fazıl da çam ağacı mı süsleyecekmiş diyenler çok. Ancak üstad bu sözü söylediyse Hristiyanların asla kurban kesmeyeceğinden emin olduğu için söylemiştir. Yani bunun o kadar imkânsız olduğunu anlatmak istemiştir.
Peygamber (SAV) Efendimizin " Kim bir kavme benzemeye çalışırsa o da onlardandır." hadisi şerifi olayın vehametini gözler önüne seriyor. Batıya özenerek yılbaşı kutlamak; medeniyet iddiasıyla Müslüman toplumları dinden çıkarmaya çalışan Hristiyan toplumunun ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değildir.
Dinimizin haram kıldığı israf da en çok yılbaşı gecelerinde yapılır. O gece yemek için çeşit çeşit meyveler, çerezler, içecekler alınır. Fakat bilinçsizce yapılan bu alışverişin yarısı belki de daha fazlası çöpe gider. Bir de yılbaşı alışverişini yapamayacak olan, ancak çevresinden akrabalarından sözüm ona geri kalmamak için, bankalarda hali hazırda bekleyen “yılbaşı kredisini” alıp bir yığın borca giren insanlar var. Bu insanlar hem başka bir dinin bayramını kutlayıp hem de büyük günahlardan biri olan faize bulaşıyor. Bakın bir yılbaşı kutlamasında saydığımız günahlar: Kul hakkı, israf, faiz, başka bir kavme benzeme. Alkol de cabası. Hepsi “masum” bir yeni yıl kutlamasının sonuçları. Biz yılbaşını değil yeni yılı kutluyoruz diyenler bir kere daha düşünsün.
İşin en zor tarafı çocuklarımızı bu musibetten nasıl uzak tutacağımız. Bunun bizim bayramımız olmadığını, Noel baba diye birinin hiç olmadığını tamamen uydurma olduğunu onlara her fırsatta anlatmalıyız. Eğer anlatmazsak ve tabii ki yaşantımızla da göstermezsek televizyonda, dışarıda belki arkadaşlarının arasında sürekli yılbaşını duyan çocuk evde kutlamasak bile içten içe bir sempati duyabilir. Yetişkin olduğunda bunu normal görebilir. Anne baba olarak görevimiz çocuklarımıza dinimizi iyi anlatmak ve tabi ki yaşayarak göstermek... Yoksa gelecek nesiler bunu iyice nomalleştirerek yaşamaya devam edecek.
Çocuklarımıza anlatacak, öğretecek o kadar güzel bayramlarımız var ki. Paylaşmayı, yardımlaşmayı öğreten Kurban Bayramımız, sabretmeyi, şükretmeyi, açın halinden anlamayı öğreten Ramazan Bayramımız var. Bunların dışında yılda beş defa duayı tövbeyi öğütleyen, affedilmeyi müjdeleyen, kandillerimiz var. Bu kadar zengin bir dinimiz ve kültürümüz varken başka bir kavme benzemeye çalışmak Müslüman olma şerefine nail olmuşken bindiğin dalı kesmekten başka bir şey değildir.
İnandığımız gibi yaşamak dileğiyle...