Bu haftanın yazısını, deneme ve hikâye şeklinde devam eden haftalık yazılar içerisinde eleştiri kavramı üzerine deneme formatında eleştirinin, eleştirmekten ziyade yargılama üzerinden gidişatına yön vermeden, bir eleştirinin eleştiri olmasını sağlamak üzerine birkaç kelam. Aslında basit gibi gözüken fakat ciddi bir eylem olan eleştirinin önemine dair…
Birkaç soruyla başlayalım…
Detayında eleştirme kabiliyeti, bilgi anlamında bir yoğunluk ister mi? Ya da eleştiri bir kabiliyet mi? Eleştirme düşüncesi kendi içinde, basit anlamda, indirgemeci bir yaklaşımla, yapılan bir işin değersizleştirilmesi amaçlı mı yapılmalı? Yapıcı ve yıkıcı eleştiri sahibinin, eksikliğin tespitine dair mi bütün cümleler… Ödünç bir eleştirinin kaynağı ne ölçü de doğru? Sorular üzerinden bir kavrama dair söylenecek cümlelerde, kendi içinde bir eleştiriye her vakitte taliptir. Fakat eleştirinin yapıcı ve yıkıcı olma yönü, eleştiri sahibinin, sahiplendiği ya da ciddiye aldığı oranda karşılık bulması, eleştirinin yıkıcı yönünü törpüleyecektir.
Cümleye şu aradan başlamak gerekecekse, bilginin kaynağı hususunda eleştiren ile eleştirme eyleminden konuşmak faydalı olacaktır. Bilgisine sahip olmadığın bir konu hakkında konuşmak aslında, sözün fazlalığı nispetinde değerlendirilip, boş konuştu gibi bir cümlenin karşı tarafta baştan değersizleştirilmesi anlamına gelecektir. Söz fazlalığı da kendi içinde bir eleştiriye talip olması, bilgisine sahip olunmadan, eleştiri yapılması, eleştirinin ciddiyetine olumsuz anlamda yön vermesi kayda değer olup olmaması, dinleyenin ve söyleyenin kendisine dair eleştiri sahibi olması ve bu yönde adımlarının bilgi ve fikir altyapısının olup olmaması da elbette bir eleştiri konusudur. Eleştiren ve eleştirme gibi eylemsel bir hareketin varlığı iki kavram arasında ki bilginin var olup olmaması ile anlamlı olacaktır. Yoksa eleştiriden ziya de eleştirenin eleştirme eylemi sadece kendi menfaatleri doğrultusunda yargılamayı beraberinde getirecektir. Çok fazla eleştirmeden kısaca; ” Eee işte… O da konuştu.” cümlesinden öteye geçmeyecektir. Bilgisine sahip olmadığın bir konu hakkında, konuşmak elbette bir kabiliyet değildir.
İndirgemeci bir yaklaşımla, eleştiri yapabilme gayreti, gündelik söylemlerin kendi içinde fazlasıyla yer alır. Öznenin nesneye ya da öznenin özneye karşı eleştiri yapma anlayışı, yargılama mantığından uzakta, eleştirebilmesi yadsınamaz. İsmet ÖZEL’ in ifadesiyle; “ Asfaltta yürüyoruz diye asfaltı eleştirme hakkımız elimizden alınamaz.” Fakat eleştirme olgusunun niteliğinin pozitif ve negatif yönde olması, eleştirinin yıkıcı ya da gelişime yönelik ne nispette katkısının olup olmadığı iyi tartılıp, gerçekten bir eleştiri niteliği taşıyıp taşımadığı bir muamma konusu olmadan, konunun irdelenmesi eleştirinin değerini ortaya koyacaktır.
Diğer yandan eleştirinin bir eksikliğin tespitine yönelik olma durumu gibi bir şey olamaz. Kendi içinde eksik olan bir durum ya da bir olgunun, eleştirilmeye hazır olmama durumundan kaynaklı, yapılan eleştirinin kendi içinde eksik olması, sadece eleştirenin iyi niyet ilkesinden uzaklaşıp, negatif yönlü söylemlerinden ibaret olma durumu, dinleyenin ya da dinlemek isteyenin vereceği bir karardan öteye geçmeyecektir. Tabi bura da fikir beyan etmek, yapıcı yönde eleştiriye bir ivme kazandırmak, bilginin gölgesinde gerçekleşecektir. Bilginin kaynağı duyumlar üzerinden ise; ilk etapta bilginin kaynağı hususunda eleştiri kaçınılmazdır.
Eleştirinin kaynağı duyumlar ise, şimdi bura da duyumlar üzerinden eleştirme aslında ödünç alınmış, bir eleştiri den öteye geçmeyecektir. Herkesin herkesle konuştuğu, bilgi den ziyade kendi içinde bir fikir barındırmayan, sadece duyumlar üzerinden, konuşulanın hazır gıda usulünden servis edildiği, besleyici yönünün düşük olduğu gündelik söylemlerden oluşması da aslında bilginin yoksunluğundan uzakta, sorumluluk barındırmayan, gündelik, ısmarlama kavramlardan öteye geçmemektedir. Sorumluluğunu alamama durumu da, kendi içinde eleştiri sahibinin, ödünç aldığı eleştirel söylemlerine bir takım sorumlulukları da kendince yüklenmesini sağlayacaktır. Eleştiri olmalı fakat eleştirinin yönü epistemolojik anlamda, önemli.
Sonuçta eleştiri de kendi içinde ciddiyet barındıran bir eylemdir. Ciddiyet de bir fikir bir bilgi ve bir de sorumluluk barındırır. Eleştirinin, gerçek anlamda bir eleştiri niteliği taşımasındaki ölçüt ise bir fikir bir bilgi ve bir de sorumluluk gibi durmakta… Bu kavramların mahiyeti yok ise, aslında Cemil Meriç’in ifadesiyle; “Fazladan izahat, lisanen kabahattir.”