Eğitim, yeni kuşakların toplum yaşamında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları edinmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme sürecidir. Bunun yanında eğitim, toplumlar için oldukça önemli bir ögedir. Şunu unutmamak gerekir ki toplumun ve o toplumu oluşturan genç kuşağın geleceğine yapılan en mühim yatırım eğitimdir.
Günümüzde bilim ve teknolojideki gelişmeler toplum ve eğitim hayatını her yönden etkisi altına almaktadır. 21. Yüzyıla kadar okullardaki eğitimin en önemli işlevi iyi vatandaş yetiştirmek ve kültürel değerleri yeni kuşaklara aktarmak iken, yaşadığımız yüzyılda okulları, akademik başarıyı önceleyen öğretimi eğitimin önünde gören kuruluşlar haline getirmiştir. Oysa okullar, öğrenciye hayatı boyunca yardımcı olabilecek alışkanlık ve davranışları kazandırır. Bunun yanında okuma ve yazmayı öğretmekten başlayarak, öğrencinin en yüksek düzeyde bilim, kültür, dini ve ahlaki gelişimini amaçlar. Velilerse öğrencinin okul yaşantısı boyunca eğitim-öğretim faaliyetlerine katkıda bulunarak öğrencinin eğitim sürecinde destekleyici bir rol oynar.
Bugün ülkemizde eğitim vizyonumuzla ulaşılmak istenen hedefler maalesef sosyo-ekonomik şartların da etkisiyle geri planda kalırken sınav modelli bir eğitim metodu tüm eğitim hayatımızın vazgeçilmez bir öznesi durumuna gelmesi en büyük çıkmazlarımızdan biri oldu. Okullarımız daha eğitim öğretim yılına başlamadan akademik başarıyı önceleyen test modelli sınavla öğrenci kabul etmesi, okulların sınıflarına sınavla öğrencileri yerleştirmesi velilerin de gündemini sınav odaklı bir eğitim belirliyor. Hep birlikte ilkokuldan itibaren test modelli bir öğretim anlayışıyla öğrencilerimizi adeta testmatik yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz. İlkokuldan üniversiteye hep bir koşuşturma, sınav telaşı çocuklarımızın ve ailelerin üzerinde büyük bir baskı ve stres aracı oluşturmaktadır. Bu da toplumda farklı problemleri beraberinde getirmektedir.
Özellikle velilerin reel gerçeklerden uzak yüksek beklentilere sahip olması, birçok velinin değişik sebeplerle kendi ulaşamadığı hedeflere çocuğunun ulaşmasını istemesi, öğrencileri son derece olumsuz etkiliyor. Herkes çocuğunu doktor, avukat, hakim olarak görmek istiyor. Bu da çocuklarımızın ilgi ve yeteneklerinin geri plana atılmasına sebep oluyor. Bu çıkmazdan nasıl çıkarız ne zaman çıkarız bilmiyorum ama eğitim sistemimiz felsefe olarak öğrencileri bilgi sahibi olmadan önce şahsiyet sahibi yapmalıdır. Ruh ve mana bakımından öğrenciyi ele almalıdır. Sadece maddi gelişimini değil ruhsal gelişimini de programların içine yerleştirmelidir. Karakter sahibi olmak bilgi sahibi olmaktan çok daha önemlidir. Yarın çok geç olmadan bunu başarmalıyız. Selam ve dua ile…