Eğitim şart

Şenol Metin

Türkiye'nin daha müreffeh, daha huzurlu bir ülke olması için çaba harcayan herkes eğitimin kritik rolünü bilir.  Eğitimin sorunlarının çözülmesinde de kritik rol Eğitim Fakültelerine aittir. Eğitim Fakülteleri, eğitim sisteminin insan kaynağı öğretmenleri ve eğitim yöneticilerini yetiştirdiği için stratejik öneme sahiptir.  Bu önem gereği Eğitim Fakülteleri, programlarından başlayarak görev tanımı da dahil olmak üzere bütünü ile çağın ihtiyacı olan öğretmeni yetiştirmek için yeniden formatlamalıdır. Burada dikkat çekmek istediğim bir hususta öğretmenlik mesleğinin icrasına, öğretmenlik mesleğinin beceri transferine ait boyutunda Eğitim Fakültelerinin yetkinliği tartışılmaz. Dünyanın iyi öğretmen yetiştirme uygulamalarından birisine sahibiz. Ancak bir öğretmeni farklı kılan asıl boyut, literatürde ‘tutum’ olarak ifade edilen duygulara ait boyutunda sorun yaşamaktayız. Adanmış öğretmeni yetiştirmek için Eğitim Fakültelerinin öğretim programlarında hangi değişiklikler yapılmalıdır? sorusuna cevap bulmalıyız.

Bir sorun alanı da Eğitim Fakültelerinin öğretim kadrosu ile ilgilidir. Eğitim Fakülteleri, genellikle lisans mezuniyetinden sonra saha tecrübesi olmadan, fiilen öğretmenlik yapmadan doğrudan araştırma görevlisi olarak akademiye giren ve doktora eğitimi sonrasında öğretim üyesi olarak atanan akademik kadroya sahiptir. Literatürü çok iyi bilen, uluslararası gelişmeleri takip edebilen ancak ülkenin eğitim şartları noktasında ‘ayn el-yakin’ bilgiden mahrum bir öğretim kadrosu ile Eğitim Fakültelerinin adanmış öğretmeni yetiştirmekte zorlanacağı açıktır. Bu çerçevede Yüksek lisans başvuru koşulları ile akademisyenliğe giriş düzeyi Araştırma Görevlisi başvuru koşullarında 2-5 yıllık öğretmenlik tecrübesi aranmalıdır.

Eğitim Fakülteleri, öğretmen yetiştirme ile ilgili görevlerinin yanında halen görev yapan öğretmenlerin eğitim ihtiyacını analiz ederek mezunları ile bölgesinde görev yapan öğretmenlere Hizmetiçi Eğitim Enstitüsü gibi hizmet vermelidir.

Eğitim sistemlerinin nispeten iyi olduğu düşünülen ülkelerde öğretmenlerin statüsünün üst seviyede olduğunu görüyoruz. Bu ülkelerde öğretmenlerin büyük kısmının, eğitim yöneticilerinin hemen hemen tamamının Yüksek lisans, önemli bir kısmının da Doktora mezunu olduğunu görmekteyiz.  Ülkemizde öğretmenlerimizin ancak %10’u Yüksek lisans mezunudur. Yüksek lisans teşvik edilmediği için öğretmenlerimiz lisansüstü eğitime önem vermemektedir.  Ayrıca halen Yüksek lisans görmüş olanların önemli bir kısmı da eğitim kalitesi istenen seviyede olmayan Tezsiz programlardan mezundur.

Bu çerçevede bir Alman atasözünde kendini bulan ‘Aldığınız eğitim kadar eğitebilirsiniz.’  gerçeğinden hareketle;

Öğretmenlerimizin ve Eğitim yöneticilerinin eğitim düzeylerinin yükseltilmesi için yapılması gerekenleri  üç başlıkta sıralamak istiyorum.

İlki;

1989 yılında 2 yıllık Önlisans düzeyinde öğretmen yetiştiren kurumlarımız 4 yıllık eğitim kademesi lisans düzeyine yükseltmişti. Ancak 1989 öncesi göreve başlamış halen de görevde olan sayıları 15.000’i bulan Önlisans mezunu, 8.000’e yakın da 3 yıllık Enstitü mezunu öğretmenimiz var. Bu öğretmenlerimizin acilen Lisans Tamamlama Programlarına katılım imkanı verilmeli, ciddi bir öğretim programı uygulanarak 30 yılı aşkın hizmet süresi ile mesleki tecrübenin zirvesindeki bu öğretmenlerin lisans mezunu olması sağlanmalı, bilgileri yenilenmeli, yeniden eğitim ihtiyacı giderilmelidir. Böylece mevcut bütün öğretmenlerimizin lisans mezunu olması ile öğretmenlik mesleğinin kariyer mesleği olmasındaki en önemli engel öğrenim standardizasyonu da gerçekleştirilmiş olacaktır.

İkinci yapılması gereken şey;

Bütün öğretmenlerimizin belli bir takvim içerisinde Yüksek lisans eğitimi almaları sağlanmalıdır. Bunun için önceden Tezsiz programlardan mezun olan öğretmenlerimizin literatürle ilgisini devam ettirme adına hızlı bir şekilde tezli programlara geçişi ile gerçek bir yüksek lisans eğitimi almaları sağlanmalıdır. Ardından lisansüstü programların kontenjanları arttırılarak bütün öğretmenlerimizin Yüksek lisans eğitimi almaları planlanmalıdır. Öncelikle mevcut eğitim yöneticisi kadronun mutlaka ve mutlaka hızlı bir şekilde tamamının Yüksek lisans eğitimini alması sağlanmalıdır.

Bir hatırlatma; Tezsiz Yüksek Lisans programları artık akademinin gündeminden düşmelidir. Batıda örneklerini çok gördüğümüz uygulama ağırlıklı lisansüstü eğitim iyi bir alternatif olabilir.

Üçüncüsü,  Hizmetiçi Eğitim Programlarının lisansüstü eğitime entegrasyonu sağlanmalı ve sürekli eğitim baz motto olmalıdır.

Özetle;

Önlisans düzeyinde eğitim görmüş olan öğretmen kadromuzun hızlı bir şekilde lisans tamamlama yolu ile lisans mezunu olması sağlanmalı;

Ve önce eğitim yöneticilerinin ardından tüm öğretmenlerin lisansüstü eğitim görmeleri için herkes ama özellikle Eğitim Fakülteleri insiyatif almalıdır.