Siyonist İsrail’in Gazze’ye saldırılarının 11. Ayına giriyoruz. Yalancı Netanyahu ve ekibi, Gazze’de siyasi ve askeri açıdan sefil bir başarısızlık yaşadı. Arkalarında her türlü silah, medya ve lojistik desteklere rağmen direniş gücü ve halkın onurlu duruşu karşısında hedeflerine ulaşamadı, inşallah ulaşamayacaklar da…
Netanyahu, Gazze’den çekilmek için iki şart ileri sürüyor: Hamas’ın silahları ile birlikte teslim olması ve rehineleri teslim etmesi.. Eğer bu iki şart yerine getirilmezse İsrail hedeflerine ulaşıncaya kadar ateşkese gitmeyeceğini dile getiriyor. Bütün zafiyetlerine ve başarısızlıklarına rağmen kuyruğu dik tutmaya devam ediyor. İsrailli bazı eski politikacıların Netanyahu’nun iddialarının hayal olduğunu, Hamas’ı bitirmenin mümkün olmadığını, onun fiziki bir yapıdan ziyade bir fikir olduğunu ve bu fikrin gitgide bütün Filistin’i etkilediğini ileri sürüyor. Aslında doğru da söylüyorlar.
Ah, ah, Netanyahu’nun “bazı Arap dostlarımız” dediği satılmış yöneticiler Siyonistlere destek vermeseydi, Gazze’de bu kadar kan akmayacak ve Gazze diğer Filistin coğrafyasının bir parçası olarak bütünlüğe doğru yol alacaktı. En büyük ihanet, sözde Müslümanım diyen yöneticilerden geliyor. Bunların da hangi ülke liderleri olduğunu herkes biliyor. Kendi halklarını tehditle, baskı ve şiddetle sindiren bu satılmış yöneticiler açık ve gizli olarak Siyonistlerin yanında yer alıyor ve ona boyun eğiyor.
Netanyahu zafer kazanmış başı dik bir kahraman edası ile eli kanlı ABD yöneticileriyle poz vermesini çok isterdi. Ama Gazze mücahitleri o hazzı ona tattırmadılar. Dünya ABD kongresinde boynu bükük bir yalancıyı ağırladı. Kendileri de bir papağan gibi bu yalanlara hem alkış ve hem de çanak tuttu. Netanyahu’nun sahte konuşmalarına bakarsanız Gazze’de sanki hiç kurşun sıkmayıp tam bir polyannacılık oynadıklarını zannedersiniz. Öyle bir anlattı ki, Gazze’de hiç kimsenin burnu kanamamış, eğer katliam varsa onu da Hamas yapmış (!). Onu dinleyen de ne merhametli, ne insan sever, ne hümanist bir insan sanacak. On bir aydır, gece-gündüz Gazze’de taş üstünde taş bırakmayan sanki o değilmiş. Sanki yirmi bin çocuğu, bir o kadar kadın, erkekleri öldüren o değilmiş.. Sanki, camileri, hastaneleri, okulları, sağlık kuruluşlarını, Pazar yerlerini, fırınları tüm alt ve üst yapı tesislerini yok eden o değilmiş, gibi.. Ne gariptir ki, yalan makinası olan bu insanı, yüzlerce kongre üyesi de alkışlıyor. İnsanlık ölmüş be kardeşim, insanlık ölmüş.. Vicdanlar kurumuş, kalpler körelmiş be kardeşim, kalpler körelmiş..
Netanyahu bir soykırım suçlusudur. Onun yeri Lahey’deki Adalet divanının karşısına çıkarak bir an önce hesap vermektir. Er veya geç bu da olacaktır. Çok şükür, o, kongre kürsüsünde peş peşe yalanlarını sıralarken, kongre önünde adaletten, vicdandan ve insanlıktan yana olan Amerikan vatandaşları attıkları sloganlarla Netanyahu’yu ve onun eli kanlı ortaklarını protesto ettiler. Sadece Amerika’da değil, bütün batı başkentlerinde sivil halklar ve öğrenciler Siyonistleri lanetliyor, Filistin’e özgürlük sloganları atıyor. Bu insanlar hakarete uğruyor, şiddet görüyor, fişleniyor, tutuklanıyor yine de mazlumdan yana, yine de adaletten yana tarihin doğru tarafında durmaya devam ediyor.
Aslında Netanyahu’nun yalanlarına kongre üyeleri de inanmıyor. Yaptıkları, insanların aklı ile alay etmektir. Çünkü mızrak artık çuvala sığmıyor. Bütün bir dünya her gün Gazze'de, Batı Şeria'da, Kudüs'te ve diğer Filistin şehirlerinde Siyonistlerin alçaklıklarını ve iğrençliklerini ekranlardan canlı olarak izliyor. Kimi kandıracaklar?
Bizler mazlumun bedduası ile Allah arasında perdenin olmadığına inanıyoruz. Rabbimiz her şeyi görüyor, biliyor. Filistinli şehitlerin çağrısı, sadece bugüne değil, gelecek nesillere ve tüm çağlara hitap ediyor. Şehitler diyarı Gazze, inşallah toprağa düşen o mübarek şehitlerin kanları ile yeniden yeşerecek. Tüm insanlığın gönül toprağına bir hidayet tohumu olarak düşecek. Bizler nasıl Çanakkale’de 250 bin şehit vermişsek, İstiklal harbinde 10 bin şehit vermişsek, bizler 15 Temmuz ihanetinde 252 şehit vermişsek, aynı şekilde bağımsızlık mücadelesi veren Gazzeli kardeşlerimiz de şehitler vermeye devam ediyor. Onlar ne pahasına olursa olsun vatanlarını terk etmeyeceklerini haykırıyor. Artık Siyonistler onları topraklarından sürgün edemeyecek ve bu toprakları ilhak da edemeyeceklerdir. İnşallah Netanyahu gibi katiller sürüsü istemese de coğrafi bütünlüğünü sağlamış, başkenti Kudüs olan bir Filistin devleti kurulacaktır. Hiçbir zaman Filistinliler Siyonistlerin kendilerine yaptığı bu zulmü, katliamı ve soykırımı unutmayacaklardır. Bu gerçek hikâye nesiller boyu bir anlatı haline gelecektir. İşte o zaman geldiğinde kendilerinin yanında durmayan, aksine düşmana destek veren kavimdaş ve dindaş olduklarını söyleyen bu insanlar Filistinlilerle aynı havayı nasıl soluyacaklardır? Şimdiden bunu düşünsünler ve akıllarını başlarına alsınlar.