Peygamber efendimiz (sav) bir gün Mescidi Nebeviye giderken, yolda ezan ile dalga geçen yahudi çocuklarını duydu. Aralarından birinin sesi çok güzeldi ve o ezanı ağzını eğip bükerek söylüyor, diğerleri de ona gülüyordu.
Allah Resulü yolunu değiştirerek, çocukların olduğu yöne doğru yavaşça ilerledi.
Yanlarına yaklaştı, öncelikle elini kaldırarak selam verdi.
“Az önce çok güzel bir ses duydum, o sizden mi geldi?” diye sordu.
Güzel ses cümlesini duyan delikanlı sevinerek ben söyledim diye öne atıldı.
Efendimiz (sav) çocuğa; “senin sesin ne kadar güzel öyle; seni şu mescide götürsem, oradaki insanlara da söyler misin?” diye iltifat edince çocuğun gururu okşandı ve çok mutlu oldu.
“Söylerim ama, ben ezanı bilmiyorum ki” deyince efendimiz: “Olsun ben öğretirim sana” dedi.
Ve peygamberimiz söyledi, çocuk tekrarladı. Sonra efendimiz çocuğun elinden tuttu ve diğer çocuklarla birlikte mescide gittiler.
Rasulullah (sav) yol boyunca çocuğun saçını okşamıştı.
Mescitte de okuyunca, oradaki sahabeler de çocuğa güzel övgülerde bulundular.
Efendimiz çocuğa yaklaşarak: “senin sesin çok güzel, ben seni Mekke’ye göndersem, orada Kabe’ye müezzinlik yapmak ister misin?” diye sordu.
O dönemde, Kabe’de müezzinlik yapmak, herkesin bildiği bir şey, çok konuşulan önemli bir şey. Çocuk da bunun büyük bir şey olduğunu bildiği için sevinçle kabul etti. Ezanı okunduktan sonra sahabeden övgü alan para ile ödüllendirilen çocuğun gönlü İslam’a ısınıyor ve Müslüman oluyor.
Ve peygamber efendimiz sav okşadı diye ölünceye kadar saçlarını kestirmiyor.
Bir insanı kalbinden yakalamanın, bir çocuğu kazanmanın muhteşem bir emsali Ebu Mahzure’nin hikâyesi.
Çocuklarımızla aramızdaki nesil farkını gün geçtikçe çok daha güçlü bir şekilde hissediyoruz. Hissiz, duygusuz, değer yargıları olmayan, robot gibi çocuklar görmeye başladık ve bu duruma tahammül etmeye zorlanıyoruz.
Gençlerimiz de bocalıyor, bizler de bocalıyoruz. ‘Ne yapmalıyız?’ın cevabını, asırlar önce Ebu Mahzure’ye yaklaşımı ile peygamber efendimiz vermiş aslında. Gençlerle kuşak çatışmaları içinde inşa ettiğimiz iletişim tarzını bir kenara bırakmamız ve daha sağlıklı iletişim yolları geliştirmemiz gerekiyor.
Gençlerimizi kazanmak toplumu kazanmak demektir.
Onları kalplerinden yakalamanın bir yolunu bulmak zorundayız vesselam..