Hayatı düz ve dobra yaşayan Türk Milleti mert düşmanlardan çekmemiştir, zihninin gerisinde tilkiler koşturan dost görünümlü hâinlerden çektiği kadar.
Bu Milletin en büyük düşmanı, şüphesiz ki riyakârlıktır. Özü başka, sözü başka, ocaktaki közü başka, gizlediği yüzü başka olan binbir suratlı nasipsizler, yaşadığımız şu zor günlerin en büyük müsebbipleridir.
Riyakârlık; zâhirde hoş görünmek, zehirde başrolü oynamaktır. Kendini gizlemek, milleti gözlemek, fırsatını bulunca da ihâneti boca etmektir, riyakârlık.
Bu Millet algı denen nevzuhur kavrama pek kıymet vermez ama algısını yönetmeye çalışan tilki çobanları yüzünden de pek rahat yüzü görmez.
Bu çetrefilli çilenin çaresi, hep Allah’ın yardımı olmuştur ve bu yardımın sebebi şüphesiz ki bu Milletin mâsumiyeti ve Allah’ın bu Millet üzerindeki muradıdır.
‘Coğrafya kaderdir’ der, İbn-i Haldun.
Türk Milleti için kaderle başlayan toprak sevdâsı, gayret kuşağını yedi yerden kuşanarak vatan sevdâsına dönüşmüştür.
Bizde bu sevdâya ihânet yoktur.
Zor zamanlardan geçiyoruz ve kaderi olan bu coğrafyayı Türk Milletinin elinden almaya çalışan zâhir düşmanlarla mücadeleden daha zor olan, dost görünümlü riyakâr düşmanlarla mücâdele etmektir.
Arkadaş, diyerek yola çıktığımız insanlar, arkamıza düşen taş olarak bize geri dönmekte ve ağır bedeller olarak sabır kesemizden ödenmektedir.
Düsturu olmayan düz duramaz, diyerek söze başladık. Düstursuz olanların destursuz tavırları, can yakmaya devam ediyor, maalesef.
Bu Millet, fırıldaklar yüzünden yeterince üşüdü; yazını kış gibi, kışını beş kış gibi yaşadı. Bu fırıldakların Milletin yakasından düşme niyetleri de yok gibi.
Dünkü sözleri ikbal kaygısıyla yalakalık için söylenmiş sözler ise öyle kalsınlar; yok, dünün yalakası değillerse, bugünkü söyledikleriyle yalamaya dönmüş vida gibi her deliğe sokulmaya çalışan onursuzlar olduğunu, bu Millet çok iyi bilmektedir.
Elbette herkes istediği yorumu yapabilir, istediği tespitte bulunabilir. Bizim itirazımız, aynı mesele hakkında geçmişte ve dün başka şeyler söyleyen kimilerinin, bugün tam tersinden terânelerde bulunmalarıdır.
Meselenin özünde hiçbir değişiklik yok iken, bunların sözlerindeki fırıldaklık bin rüzgâra pes ettirir durumda.
Zor zamanlardan geçiyoruz, dedik.
Dostumuzu düşmanımızı iyi bellemek, nöbetimizi iyi beklemek zorundayız. Belimizi bükmeye çalışan riyakârlara yeni fırsatlar vermemek, bu Milletin kıymetli evlatlarının en öncelikli görevidir.
Ümidimiz, bütün zorlukların yenileceğine olan inancımızdır. Sorumluluğumuz, zorlukların sürekli yenileneceğini unutmamaktır.
Başarının, bir zorluğu yenmek değil, yenilenen her zorluk için kendimizi yenileyebilme kabiliyetini kazanmak ve diri kalmak olduğunu da aklımızdan çıkaramayız.
Diri olmamız, riyakarlara karşı en büyük silahımızdır.
Yaşadığımız şu günler, inanıyoruz ki, Türkiye’miz için daha iyi yarınlara gebe günlerdir ve çektiğimiz sıkıntılar, gelecek güzel günlerin sancılarıdır İnşaallah. Ümitsizlik bize yakışmaz.
Söylenecek daha çok söz var ama kalemimizin prangası olan memuriyet bizi de bağladığı için, tam yeri gelmişken söylenmesi gereken bazı sözleri söyleyemiyoruz.
Okuyucudan, yazılmış gibi okumasını istirham ediyoruz.
Son Söz
Düsturun olsun düz durmak, ey kardeş!
Zor zamanda düz durmayandır kalleş.
Cennet vatanına gözün gibi sahip çık.
Türk Milletinin o engin gönlüne yerleş.