Geçtiğimiz Cuma günü Konya’da can sıkıcı bir vakıa yaşandı. Konya Eğitim Araştırma Hastanesine yolu düşen herkes bilir, girişte, hastanenin bahçesinin içine kadar oluşturulmuş bir seyyar satıcı ablukası vardı. Bu durum, hastaneye isterseniz hasta olarak gelin, isterseniz hasta yakını olarak gelin, isterseniz de ziyaretçi olarak gelin, müthiş bir şekilde sizi rahatsız eder.
Hastanenin bahçesinin işgal edildiğini gördüğünüzde ise hem canınız sıkılır, hem de “nasıl müsaade ediliyor buna”, diye hayıflanırsınız.
Demek ki şikâyetler çok yoğun gelmiş ki, sadece Konya’mızın değil Türkiye’mizin önemli değerlerinden Prof Dr Dursun Odabaş Hoca da bir yönetici olarak bu duruma el atmış ve seyyar satıcıları kaldırmış.
Eee iyi yapmış, Allah Razı olsun, öyle değil mi? Ama seyyar satıcılar bu durumdan rahatsız olmuşlar, terör estirmişler, Hocanın makamına kadar gitmişler ve Hocaya karşıda, terbiyesizce, ahlaksızca saldırmışlar.
Büyük olan büyüğün kıymetini bilir, Prof Dr Dursun Odabaş Hoca bugün ülkemizde her hekimin saygı duyduğu önemli bir isim. Hocanın ismi yaptığı hizmetler Vanlıların aklından hiç çıkmamış ki, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesindeki Prof Dr Dursun Odabaş Tıp Merkezine ismi verilmiş. Ben bu güne kadar kendisi ile konuştuğumda Dursun Hocaya saygı duymayan hiçbir akademisyen, hastane yöneticisi, cerrah, hekim ve sağlık çalışanı görmedim.
Böyle bir insana nasıl saldırabilirsiniz? Nasıl bir hastane de terör estirebilirsiniz, nasıl rızık kazanma ile gasp etme arasındaki farkı anlayamazsınız?
Gelelim bu konuda Medyanın sorumluluğuna… Meslektaşlarım hiç bana kızmasın, ben net bir şekilde bu yaşanan olaylarda medyanın ciddi sorumluluğu olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bakın medyada çıkan haberlere, bir hasta yakını bir gazeteci arkadaşımızı çağırıp bir hekim, hastane ya da ne bileyim bir hemşire hakkında her türlü açıklamayı yapabilir. Hiçbir şekilde o hekimin, o hastanenin konuyla ilgili görüşü alınmaz ve hasta mağdur ilan edilir, hastane ya da hekim fikri linçe uğratılır ve haber yapılır.
Ondan sonrada bütün hastaneler, bütün hekimler, hastane yöneticileri direk olarak hedef haline gelir. Mağdur edebiyatını oynayacak aktör zaten bilir, nasıl olsa medya çağırılır ve bir mağdur edebiyatı ile her türlü haber, bırakın sadece Konya’yı bütün Türkiye’yi etkileyecek şekilde yapılır.
Bir işyerinde işverenin hiçbir hakkı hukuku olmaz, devamlı mağdur işçi olur.
Zabıta görevini yapar seyyar satıcıların hukuksuz bir şekilde şehri kirletmesini engeller fakat suçlu zabıta olur.
Medyadan güç ala ala yapılan yanlışların hesabını soracak merci de olmayınca böyle işte seyyar satıcı Dursun Hocanın makamını basar ve “benim ekmeğimle oynayamazsın” der, terör estirir, ekmek mücadelesi ile gaspın farkını anlamaz, medya nasıl olsa onun yanındadır, böyle devam edilirse bakın daha çok makam basılır, göreceksiniz.
“Yahu arkadaşım senin ekmeğinle oynayan kim, sen milletin huzuru ile uğraşıyorsun”, diyecek bir medya çıkmaz. Sorumluluk değil asparagas habercilik iş yapar. Gazeteci haberini satabilmek için en olmadık işleri gündeme çıkarmaya çalışır ve olan ortada.
Gazeteciler Cemiyeti Başkanımıza, İletişim fakültesindeki Hocalarımıza bir çağrıda bulunmak istiyorum, toplumda anarşi ve kargaşada medyanın etkisinin konuşulduğu bir konferans yapılsın. Bu konuda ben yanlış düşünüyor isem ben her türlü özür dilemeye varım ama onlarca asparagas haberi sizlere gösterebilirim. Geçen hafta da bir yazı yazmıştım, medya hekimin, uzmanın, sağlık bakanlığının, SGK’nın açıklamalarını umursamıyor, sadece kendi dediğinin doğru olduğuna inanıyor ve o sözde mağdur şahsın emirle para toplamasına vesile oluyor ve tabi bu arada bütün ilgili kurumlarda aşağılanmış oluyor. Yine geçen hafta kokoreç haberi vardı medyada, ayrıca valilik önünde seyyar satıcı haberi vardı, bakın hepsinde sanki suçlu zabıta, devlet, belediye ya da hastane.
Oysa Konya Numune Hastanesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Beyhekim Devlet Hastanesi, Meram Eğitim Araştırma Hastanesi sadece bu şehre değil bu bölgeye hizmet veren ve bir gün hepimize lazım olacak önemli sağlık kuruluşlarımızdır.
Elbette yanlış yapan hekim, hasta bakıcı, hemşire de olabilir ama bu kurumların küçük düşürülmesi her şeyden önce topluma zarar vermektedir.
Efendim netice itibariyle biz Prof Dr Dursun Odabaş hocamıza ve bu seyyar satıcı terörüne maruz kalan bütün Eğitim Araştırma Hastanesinde görev yapan değerli yönetici ve çalışanlara geçmiş olsun demek istiyoruz ve medyamızı sorumluluğa davet ediyoruz.
Not: Prof Dr Toktamış Ateş, bu ülkede jakobenliğin değil demokrasinin yanında yer aldı. Rabbimizden (C.C.) Toktamış Hocaya rahmet diliyoruz, tarih Toktamış Hocayı “önemli bir mütefekkir, ilim adamı” olarak yazacaktır. Ruhu şad olsun…