Dünya Bir Deliye Emanet!

Barbaros Ulu

Dünya bir deliye kaldı. Ama deli olduğunu bilmiyor. Kimse de deli olduğunu söyleyemiyor. Çünkü dengesiz biri var karşılarında. Ne yapacağı belli değil. Bir dediği, diğerini tutmuyor. Bir devlet adamı ciddiyeti yok; çünkü serbest büyümüş, serbest çalışmış. Paraya para dememiş. “Para ve kaba kuvvet herkesi yola getirir, her kapıyı açar” diye düşünüyor.

 

Devlet adamı desem, değil; haddini bilen biri desem, değil; bir ülke yönetiyor desem, değil; bir insan evladı desem; değil. İnsan görünümlü bir azman sanki! İnsanlar mikrofon uzattıkça sevinçten dört köşe oluyor, yemi fazla gelen bir canlı misali sağa-sola saldırıyor/sataşıyor. Hep kazanmaya alışmış ülkesi kaybetmeye başlayınca çıldırıyor. Ülkesinin Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olmayacağını anlayınca dünyayı ateşe vermeye kalktı. Yarım saat öncesi konuştuğu diğerini tutmuyor. Önce savaş tamtamcılığı yapıyor, ardından geri adım atıyor. Ardından tehlike var diye BM’yi toplantıya çağırıyor. Dünyayı kutuplaştırıyor. Herkes bakalım ne yumurtlayacak diye nefesini tutmuş bekliyor.

 

İşin garibi ülkesi seçti bunu. Seçip başlarına getirdi. Şimdi, ne yapacağız bunu deyip düşünüyorlar. Daha çok düşünürler! Çünkü herkes layığını getirir başına ve layığıyla yönetilir.  Ülkesi, “Dünyayı şu ana kadar akıllı geçinenler yönetti, getirdikleri nokta belli. Bir de deli getirelim, o ne diyecek bakalım,” dedi sanırım. O da, “Siz misiniz beni seçen, görün o zaman gününüzü. Bu daha iyi günleriniz” dercesine kollarını sıvadı. Kendi şirketini yönettiği gibi dünyaya ayar vermeye başladı. Herkesin sinirine ve damarına basıyor.

 

Kiminle görüşse, nereye gitse; oturuşu, kalkışı, bakışı, tavrı, görüntüsü bir olaydır; her yönü haber oluyor. Haber oldukça galeyana gelip zevkten dört köşe oluyor: “Beni izlemeye devam edin, sakın ola ki görmezden gelmeyin. Yoksa neler yaparım neler! Aklıma bile getirmek istemiyorum,” diyor.

 

Dünya patolojik bir vaka ile karşı karşıya. Çünkü dünya bir deliye emanet! Ama kimse kendisine hasta olduğunu, tedavi olması gerektiğini söyleyemiyor. Astığı astık, kestiği kestik. Çünkü deli, ne yapsa yeridir. Geldiği andan itibaren yediği herze yetmediği gibi hala sağa-sola saldırıp duruyor. Aklı sıra dünyayı yola getirecek.

 

Dünya bilsin ki bu deli, bu dünyaya kan ve gözyaşından başka bir şey vermez. Hiçbir işe yaramayan, niçin varım diye kendini sorgulamayan BM, nafile toplantıları bir tarafa bıraksın. Eğer bir varlık ifade ediyorsa bu delinin başında olduğu ülkenin güdümünden kurtulsun, onun dümen suyuna girmesin ve bundan sonra yapacağı ilk toplantıda “Bu dünya, bir delinin eline bırakılmayacak kadar önemlidir ve içinde yaşayan insanlar da değerlidir” kararı alıp bu delinin ipini çekmelidir.

 

Bir deliyi başlarına getirerek dünyanın başına bela eden ülkesinin seçmenleri de “Bu deli, dünyayı yola getireceğim derken bizim de sonumuzu getirecek, çünkü dünya kanın içinde boğulurken bizim yaşamamız mümkün değil, olduğundan fazla rezil olduk. Hatamızı kendimiz telafi edelim” diye düşünmeli ve bu deliyi derdest edip kimsenin görmediği, kimsenin giremediği layık olduğu bir yere tıkıp geri kalan ömrünü orada tamamlamasını sağlamalı. Zaten başka da yapacakları bir şey görünmüyor. İşin garibi getirdiği adamlarının dediği de birbirini tutmuyor. Sanki eyalet yönetir gibi işgal ettikleri makamı yönetiyorlar. Hepsi birbirinden bağımsız ve özerk! Deli bir tane değil yani.

 

Tez elden Allah dünyayı bu deliden ve yandaşlarından kurtarsın. Eğer başta durursa dünyanın çekeceği var…