Bugün Filistinli Müslümanları katleden İsraillilerin ataları olan ve Avrupa'dan kovulmuş Yahudiler, Osmanlı padişahlarını kurtaıcı Mesih, Osmanlı fetihlerini Mesih’in çıkışı olarak görmüşlerdi.
Osmanlı Devlet topraklarında her din ve ırktan insanlar özgürce yaşardı. Hatta Osmanlı topraklarında Yahudilere verilen yaşama hoşgörüsü (İstimalet Politikası) kendi yurtlarında dahi, kendilerine verilmemiştir. Yahudiler, vebanın suçlusu olarak gösterilip, yok edilirlerse vebanın da biteceğine inanıldı. 1348 baharında Güney Fransa'da ilk Yahudi katliamları başladı. Yahudiler ahşap evlere doldurularak yakıldılar ve hatta Avrupa'nın hemen hemen her tarafında bu tür katliamlar oldu. Yahudiler kimi zaman cellatlarının eline geçmemek için kendilerini yaktılar. Bazı yerlerde Yahudiler yakılmadan önce kazıklatıldı, bazı yerlerde de fıçılara konularak nehirlere atıldılar.
Yahudilerin Osmanlı’nın Fethettiği yerlerdeki hoşgörülü yaşamdan etkilenip o bölgelere göç etmeleri 14. Yy.'da artmaya başladı. İnsanca yaşamanın ölümün ve zulmün olmadığı tek yer ve tek çare Osmanlı’nın Himayesine girmekte buluyorlardı. Osmanlı tarihi üzerine İbranice tarih kitabı yazan en önemli Yahudi tarihçi Eliyahu Kapsali'nin (1483- 1555), Nuh Arslantaş tarafından kısmi çevirisi ve incelemesi yapılan "Türkler ve Yahudiler (Yahudi Tarihçi Eliyahu Kapsali'nin (1483-1555) Tarih Kitabı" isimli eserinde Hıristiyanlığı bozguna uğratan Osmanlı sultanlarının gerçekleştirdiği fetihleri, Yahudiler'in sürgünlerinin sonu ve Mesih'in çıkışının müjdecisi kabul edilir. Osmanlı sultanlarını kurtarıcı Mesihler olarak ele alıp, padişahların Yahudiler'le ilişkileri üzerinde genişçe durmuştur. Osmanlı fetihlerini Mesih'le bağlantılı olarak değerlendiren Kapsali, Osmanlı sultanlarının mesihî rollerine dikkat çekmesinin yanında, sadece İspanya sürgününü değil, İstanbul'un fethi ile başlayıp Suriye, Mısır (1517) ve Rodos'un fethi (1522) ile biten önemli hadiseleri de Mesih'in çıkışıyla irtibatlı olarak ele alıp anlatmaya çalışmıştır.
Şimdi ise dünlerini unutan bir takım Yahudi Siyonistler ve onu destekleyen bir takım eli kanlı kafir toplulukları Filistin’deki mazlumlara aslan kesilmiş ve hiç kimseyi dinlemeyerek çoluk çocuk demeden yakarak öldürecek kadar şeytanlaşmış duruma geldiler. 57 sözde İslam ülkesinin buna sadece “kınıyoruz” demesi, onları iyice cesaretlendirmeye başlamıştır. “Kafir güçten anlar” diyerek Hz. Resülullah’ın bir Müslümanın öldürülmesi üzre Tebük Seferi ve Mute Savaşına kadar uzanan ve zaferle sonuçlanan mücadelesinde ve fıtratında olmak vaktidir.
İkinci Bâyezid döneminde İspanya, Portekiz ve İtalya başta olmak üzere Avrupa'nın her tarafından sürülen Yahudiler, 1492'den itibaren Osmanlı İmparatorluğu'na geldiler. Eliyahu Kapsali isimli bir Yahudi tarihçi günlüğünde padişahın Yahudiler'in hâline acıdığını ve her tarafa fermanlar göndererek Yahudiler'i şehirlere kabul etmelerini emrettiğini yazar. Şimdi ise cihanı İmparatorsuz sanıp, Hz. Muhammed(sas) İkinci Bâyezidler’in Fatihler’in Yavuz ve Kanuni Süleymanlar’ın bittiğini sanan Yahudiler Mazlum Müslümanlara aslan kesildi.
Filistin olmak üzere tüm mazlumların zafere ulaşıp aziz olacağını, işgalci zalim ve siyonistlerin mağlup olup zelil kılınacağını haber veren şu hadis-i şerifle bitiriyorum: “Gece ve gündüzün ulaştığı her yere İslam ulaşacaktır. Allah, ister kerpiçten isterse deve kılından yapılsın İslam’ın girmediği hiçbir ev bırakmayacaktır. Bu, kimi için izzet, kimi içinse zillet olacaktır. Allah, İslam’ı aziz eyleyecek, küfrü ise zelil kılacaktır.”4