Birkaç hafta önce gündemden kaçmanın en kısa yolu kendi kişisel gündemimizi oluşturmak diye bir laf etmiştim. Zor ama denemekle bile belli bir merhale kat edilebilecek yöntem. Siyaset, futbol, magazin başta olmak üzere ülkemizin temel gündem maddelerine bakıldığı zaman yine aynı şeyi düşünüyorum…
Ülkemizin gündeminin çok sık değişmesine artık alıştık. İç politikada, dış politikada yeni adımlar atılır, keskin açıklamalar yapılır, terör belasıyla uğraşırız bir anda gündemimiz değişiverirdi. Lakin son birkaç haftadır gündemimizin ana maddeleri haline gelen konularda bir tuhaflık var. Özellikle Akdeniz’de petrol ve doğalgaz yataklarında bir pay kapma çabası üzerinden örtülü savaş hazırlıkları yapılırken, Suriye’de terör örgütlerine yönelik yeni bir harekâtı tartışırken, bayram değil, seyran değil ABD, PKK elebaşlarının kellelerine ödül koyarken biz nelerle uğraşıyoruz.
Andımız tartışması devam ederken bu kez de Türkçe ezan meselesi başladı. İşte ana muhalefetimizin vizyonu maalesef bu. CHP Milletvekili çıkıp ezan Türkçe okunsun ben anlayayım diyor. Bu ülkede yaşayan milyonlarca, dünya genelindeki milyarlarca Müslüman ezanın ne manaya geldiğini çok iyi anlıyor, Öztürk Yılmaz’da anlamayı versin… Eski savcı ve CHP üyesi Ömer Faruk Eminağaoğlu ise eli biraz daha büyütürken devirdiği çamında farkında değil. Eminağaoğlu andımızı yazan dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip’in aynı zamanda ezanı Türkçeleştiren kişi olduğunu belirtip, “Andımıza kavuşmuşken elbette hiç kuşkusuz ki, bir gün Türkçe ibadete, Türkçe ezana da diyelim” diyor.
Şimdi bu Eminağaoğlu’na ezan Türkçe okunsa, ibadet Türkçe yapılsa camiye uğrayacak mısın diye sormaya kalksak da “İbadet Allah ile kul arasında sen benim inancımı, ibadetimi sorgulayamazsın” diye top çevirir. Bu tartışma andımızın da yeniden okunası varsa da okunmamasıyla sonuçlanır. Bu durumda yine Ana muhalefetin bir başarısıdır. İlk Türkçe ezan okunalı 86 yıl olmuş. 86 yıldır CHP’nin çizgisi de değişmiyor. Ondan sonra niye iktidar olamıyor diyorlar. Ortada iktidar olmaları için bir sebep yok ki.
CHP kontenjanından Saadet Partisi Milletvekilli olan Cihangir İslam’ın 15 Temmuzla ilgili saçmalaması, açık açık şehit ve gazilere hakaret etmesini de hem CHP, hem de SP, kürsü dokunulmazlığı, ifade özgürlüğü diye geçiştirmeye çalışıyor. Evet, o kürsü de yapılan konuşmaların yasal anlamda bir dokunulmazlığı olduğu gerçek. Lakin Cihangir İslam’ın saçmaladığı, millete hakaret ettiği de bir gerçek. 15 Temmuz’un üzerinden daha iki yıl geçmişken birileri bu kadar pervasız bir şekilde saçmalayabiliyorsa bir şeylerin yolunda gitmediği de bir diğer gerçektir…
90’lı yıllarda ülkede terör zirve noktasında, her gün yeni bir faili meçhul cinayet işlenirken, insanların zihinleri magazinle meşgul edilirdi. Yine aynı taktiğe döndüler. Mustafa Sandal ile karısının boşanmasını geçtik. Arda Turan, Berkay derken şimdi de Ahmet Kural, Sıla kavgası gündem oldu. Olay kadına şiddet, iki tarafta çeşitli iddialarda bulunuyor, mahkemelik oldular. Magazinin içinde yer alan kişileri, köşe yazarlarının falan Sıla’ya destek vermesini anlayabiliyorum. Lakin CHP lideri Kılıçdaroğlu’da Sıla’yı arayıp geçmiş olsun demiş. Kılıçdaroğlu elbette insani olarak şiddete uğramış bir kadına geçmiş olsun diyebilir. Keşke bunu şiddete uğrayan her kadına ya da uğradığı şiddetle gündeme gelen her kadına da yapabilse. Mesela Fox TV spikeri İsmail Küçükkaya’nın da eşine… Lakin bizim ülkemiz böyle işte. Kadına karşı şiddet bile ideolojiyle değerlendiriliyor. Küçükkaya ile ilgili iddialar hemen sümen altı edildi, medyanın bir kısmı ısrarla görmezden geldi. Çünkü Küçükkaya bu ülkenin Yılmaz Özdil ve Fatih Portakal’la birlikte kutsal sayılan üç gazetecisinden birisi(!)
Ülke olarak dön baba dönelim, aynı gündemin etrafında dönüp duruyoruz. Yaşanılan kritik gelişmelerin farkında olmamamız için ellerinden geleni yapıyorlar. Hadi sade vatandaş bu boş gündemle uğraşıp vakit geçiriyor. İnşallah siyasetçilerimiz, hükümet bölgemizde ülkemize karşı kurulmaya çalışan tuzakların farkındadırlar ve gereken önlemleri alıyorlardır. Aksi durumda işimiz gerçekten zor…