Ülkemiz siyasi, ticari ve ulaşım açısından çok stratejik bir noktadadır. İstanbul’dan 3,5 saatlik uçuşla dünyanın tam 55 ülkesine gidebiliyorsunuz. 3,5 milyarlık bir nüfusa hitap edebiliyorsunuz. Bunun bize kattığı çok büyük avantajlar var.
Ülkemiz bu stratejik durumu avantaja çevirmiştir. Türkiye son yıllarda sanayisini, tarımını, ticaretini gözle görülür bir şekilde artırdı. 2002 de 236 milyar $ olan GSMH’ni 2022 de 855 milyar $’a çıkardı.
Türkiye, 2002 de 35 milyar $ olan ihracatı 2022 de 254 milyar $’a çıkmıştır. Türkiye 2002’deki toplam ihracat miktarı kadarını 2022 de tek başına tarımda yapmıştır.
Türkiye'nin tarım ihracatı, 2022'de bir önceki yıla göre yüzde 15,3 artarak 34 milyar 246 milyon dolara çıktı. Tarım sektörü böylece tüm zamanların en yüksek ihracatına imza attı. Tarım ihracatı geçen yılki toplam ihracatın yüzde 13,5'ini oluşturdu.
Şubat ayında da aynı artış devam etti ve Türkiye'nin tarım sektörü, 5 milyar 434 milyon dolarla tüm zamanların en yüksek ocak-şubat ihracatını gerçekleştirdi.
Son günlerde tartışılan domates ihracatı da yükselişine devam etti. Türkiye, 2022 yılında 53 ülkeye 377 milyon dolarlık taze domates ihraç ederken, taze domates ihracatını 2021 yılına göre yüzde 4 artırmayı başardı.
Domates ihracatındaki artış 2023 yılında da sürdü. Türkiye’nin 2022 yılının ocak-şubat döneminde 88 milyon dolar olan domates ihracatı, 2023 yılının aynı döneminde yüzde 44’lük artışla 88,3 milyon dolardan 127,4 milyon dolara çıktı.
Türkiye, gıda da erişebilirliği sağlamak, gıda arz güvenliğinin sağlamak ve deprem bölgesine gıda arzını sağlama gerekçesiyle, taze meyve sebze sektörünün gözde ihraç ürünü domatese 14 Nisan 2023 tarihine kadar ihracat yasağı getirmişti. Özellikle ihracatçı firmaların tepkileri üzerine bu karardan vazgeçildi. Domates ihracatı yapan firmalar ‘Domates ihracatına getirilen yasak hem ihracatçılarımıza hem de üreticilerimize tamiri mümkün olmayan hasarlar verecektir. Tüketicilerimiz belki 1,5 ay göreceli olarak domatesi ucuza yiyebilirler ancak vatandaşlarımız domatesi seneye 100 liraya yemek durumunda kalabilirler’ diyorlar.
İhracat, tarım sektörlerinde regülasyon görevi açısından çok değerli. Burada dengeyi kurmak çok zor. İhracat yapıldığında iç piyasada ürün arzı az olacağı için fiyat yükseliyor ve halkın alım gücü azalıyor. Halk alsın diye ihracat yasaklanıyor bu seferde üretici zarar ediyor. Maalesef burada böyle bir ikilem var.
Bu durumda yapılması gereken tarımsal girdileri düşürmek. Türkiye tarımsal girdilere baktığımızda en büyük etmenler enerji ve gübre. Bunları da maalesef ithal ediyoruz. İşte bu yüzden de tarımsal girdileri düşürmek çok kolay olmuyor.
Tabi ki bu, bugünün sorunu değil. Yıllara sari bir problem. Bunun için yapılması gereken bu iki girdiyi ülke içinde üretmek. Bunun için özellikle enerji anlamında Türkiye son yıllarda kendi enerjisini üretmek için hem fosil yakıt hem de doğal gaz da ciddi atılımlar yaptı.
Doğu ve güneydoğuda ciddi petrol yatakları bulundu, Karadeniz’de doğal gaz çıkarılmaya başlandı. İnşallah bu gelişmeler tarımsal girdilerin düşmesi anlamında çok ciddi katkılar sağlayacaktır.
Gübre üretimi için kullanılan doğal gazı kendi çıkardığımız doğal gazdan üretmeye başladığımızda, enerji olarak kullanılan mazotu kendi çıkardığımız petrolden temin ettiğimizde girdi maliyetleri düşecek ve tarımsal ürünler daha makul fiyatlara inecektir.
Tarımda ihracat yapmak çok önemli. Aslında ihracat başlı başına çok kıymetli şey. Bizim ülke olarak en büyük sıkıntımız cari açığımızdır. Bunu gidermenin en önemli yolu ihracat yapmaktan geçiyor.
Enflasyonun inmesi de, faiz oranının düşmesi de döviz kurunun düşmesi de yapılan ihracata bağlı. Burada dikkat edilmesi gereken konu ihracatımızın hammadde ve yarı mamül şeklinde değil nihai ürün şeklinde olması gerekiyor.
Anlaşılması için nihai ürün nedir, mobilyadır. Ara malı/yarı mamül dediğimiz mdf, suntadır.
Domates ham madde, salça nihai üründür. Eğer biz ihracatımızı hammadde ve ara ürün yarı mamül şeklinde yaparsak bunun çarpan katsayı, ekonomiye katkısı daha az olacaktır. Ama nihai ürün ihracat ettiğimiz zaman, reel anlamda bir karlılık olacaktır.
Bugün Hollanda’nın ihracatına baktığımız zaman 50 milyar dolar civarında bir ihracatı olduğunu görüyoruz. Bu nasıl yapıyor. Kendisi mi üretiyor. Tabi ki hayır. Dışardan aldığı ham madde ve yarı mamül ürünleri işliyor ve katma değeri daha yüksek nihai ürün olarak satıyor.
İhracattaki ana hedefimiz hammadde ülke içinde işlenmeli ve nihai ürün olarak satılmadır. Burada bu işleme ile hem fabrikalar çalışıyor, işsizlik önlenmiş oluyor hem de son ürün üretilerek katma değeri daha yüksek ürünler satmış oluyoruz.
Biz bunu buğdayda aslında başarmış durumdayız. Dışardan 310-340 dolara aldığımız buğdayı un fabrikalarında işleyerek un olarak, makarna fabrikalarında işleyerek, makarna olarak, bulgur fabrikalarında işleyerek bulgur olarak satıyoruz. Ortalama 330 $ a aldığımız buğdayı ortalama 550 dolarlara nihai ürün olarak satıyoruz. Gayet güzel.
Bu arada sattığımız ürünlerin uluslararası marka değeri ne durumda? İşte burada biraz bizim mesafe katetmemiz gerekiyor. Aynı makarnayı biz 500-600 dolarlara satarken İtalyan firmaları 1000-1200 dolara satıyorsa burada bir problem var demektir. Bu bizim marka değerimizin düşük olduğunu gösteriyor.
Burada devlette aslında üzerine düşeni yapıyor, sanayiciye teşvik veriyor, ihracat yapsın diye. Bir sürü ihracata teşvikleri var. Burada firmalarda üzerine düşeni yapmalı marka değeri yüksek kaliteli mallar üretmeli ve ihracat yapmalıdır.
Domates ihracatı konusunda bizim kanaatimiz şudur. Yaş olarak satılan domatesin ülke ekonomisine katkısı, işlenmiş domates mamullerine göre daha azdır. Domatesin yaş olarak değil, katma değeri daha yüksek son mamül olarak ihracatının yapılması daha makuldür.