Mübarek Kurban Bayramı’nı geride bıraktık. Kurbanlarımızı kestik, büyüklerimizin elini öptük, küçüklerimizi sevindirdik. Bayram vesilesiyle fakir fukaranın gönlünü de aldık. Yardımseverler, dernekleri yardım kuruluşları yurt içinde ve yurt dışında düzenledikleri Kurban kesim programlarıyla, bayram mutluluğuna mutluluk kattılar. Özellikle yurtdışında yardıma ihtiyacı olan Müslümanlara düzenlenen yardımlar, kurbanlık dağıtımları, Türk halkına yakışır nitelikteydi. Bu nedenle, duyarlılık gösteren ve bu konuda yardımlarını esirgemeyen kişileri ve kurumları kutlamak gerek.
5 günlük bayram tatilinden sonra işimizin başına döndük. Besmeleyle başladık yine işimize. Gazeteye geldik, bir de güzel ve hayırlı bir haber aldık sevdiğimiz ağabeyimizin birinden. Gazetemizin Genel Müdür’ü Ahmet Bey’in bir kızı olmuş. Allah hayırlı ömürler versin. Meryem kızımızın bahtı da adı gibi güzel olsun. Bu güzel haberden sonra Ahmet Bey’i tebrik ettik, mutluluğunu paylaştık. Ahmet Bey mutluydu mutlu olmasına ya, sancılı geçen doğum sürecini anlatmaya başlayınca, mutluluğu gölgede kalıverdi. Belli ki Ahmet Bey’in bizimle paylaşacakları vardı. Başladık muhabbete. Ahmet Bey doğumun gerçekleştiği gün yaşadıklarını anlatmaya başladı. Anlatılanlar öyle sıradan şeyler değildi, verdik kendimizi pür dikkat dinlemekteyiz.
Ahmet Bey sancılarından dolayı eşini Dr. Faruk Sükan Hastanesi’ne götürüyor. Vakit gecenin 12’si, acilden giriyorlar. Yapılan muayenenin ardından, doğum vaktinin geldiği söyleniyor ve hasta hemen yapılan yatış işlemlerinin ardından hastaneye yatırılıyor. Buraya kadar bir sorun yok gibi görünüyor. Ahmet Bey’in sorunları bundan sonra başlıyor. Ahmet Bey devam ediyor anlatmaya. Dedik ya, sorun bundan sonra başlıyor diye. Hasta odasına yatırılıyor. Sancısından dolayı inlemeler, bağırmalar başlıyor. Hasta bağırıyor ama ne oluyor diye ne gelen var ne soran! Meğer hemşireler toplanmış, muhabbet etmekteymiş! Duyunca şaşırdım doğrusu. Hani hastaneler artık eskisi gibi değildi? Neyse, olayı anlatmaya devam edelim. Hasta sabahın altısına kadar acılar içinde bağırıyor. Kimse oralı olmuyor. Ne bir ilgi ne bir ilaç… Hasta saatlerce acı çekiyor ve durumu kötüye gitmeye başlıyor. Hemşireler nihayet telaşlanmış olmalılar ki, doktora haber veriyorlar. Doktor geliyor, durumu görünce hemşirelere basmış fırçayı. Apar topar hasta doğumhaneye alınıyor. Eee Ahmet Bey, doktorun gelmesiyle herhalde sorun bitmiştir dedim ben. Ahmet Bey Yok dedi dur, dahası var. Sancılar bitmedi! Yine bir şaşkınlık ve ee daha ne oldu? Diye sorduk. Devam etti anlatmaya… Hastaya doktor hemen müdahale ediyor. Vakum makinesini istiyor. Makine geliyor ama çalışmıyor. Neyse sorun yok, ikinci bir makine yolda! İkinci vakum makinesi geliyor ve o da çalışmıyor! Paniğe gerek yok canım, hasta başka odaya alınıyor! Hastanın durumu gitgide kötüye gidiyor. Çocuğun da durumu tehlikeye giriyor tabi. Neyse nihayet bütün personel seferber olup hastayla ilgilenmeye başlıyor. Durumun ciddiyeti anlaşılmış sanırım… Neyse ki çocuk doğuyor, herkes rahat bir nefes alıyor. Doktor geliyor açıklama yapmaya. Açıklama şu şekilde: –Çocuğunuz vakumla doğdu, zor bir doğumdu. Bu yüzden bazı sorunlar oldu, kolunu oynatamıyor, başka hastaneye gitmelisiniz!
Ahmet Bey’in anlattıkları, yapılan bu açıklamayla sona eriyor. Tabi biz de hem üzülüyoruz hem şaşırıyoruz. Bir 5-10 yıl öncesini düşününce hastanelerin şu durumuna çok çok şükür ediyoruz her zaman. Ancak neden daha iyisi olmasın ki? En basitinden bu olay neden bir daha yaşansın? Herkes üstüne düşeni layıkıyla neden yapmasın? Bunlar çok zor şeyler değil gibime geliyor. Hele konu sağlıksa, bu tür sorunların çözümü daha çabuk ve kökten olmalı. Hükümetin bu konuda yaptığı çalışmalar olumlu ve sevindirici oldu. Ancak maalesef hala bu tür olaylar yaşanabiliyor. Diyecek çek şey var o da bu tür olayların bir daha yaşanmamasını dilemek. Ahmet Bey’in minik yavrusuna tekrar hayırlı ömürler dileyerek, Allah’tan acil şifalar istiyoruz. Saygı, sevgi ve selamlarımla…