Coğrafya, milletlerin tarihinde hayata dair ne varsa yaşadıklarının en yakın ve en canlı şahididir. Nitekim bu şahitlik, kimi zaman hayatı, kimi zaman ölümü, kimi zaman da sürgünü, baskıyı, katliamları ve oluk oluk akan kan ve gözyaşını içine alır. Bu bağlamda İnsanlık tarihi hemen hemen her çağda insanlık onuruyla bağdaşmayan zulümlere ve katliamlara şahitlik etmiştir. Özellikle de batı medeniyetinin tarihi onlarca hatta yüzlerce utanç verici trajediyle doludur. Öyle ki Ermeni zulmü, Srebrenitsa katliamı, Yunanlıların Mora Yarımadasında Müslüman Türk halka uyguladıkları Yunan mezâlimi… Bunun yanında yıllardır bitmek bilmeyen Doğu Türkistan’daki soydaşlarımıza yapılan Çin zulmü de bunlardan biridir.
Doğu Türkistan’da yıllardır süren artık bir soykırım halini alan katliam ve zulmün hiç ara vermeden bugün de devam ettiğini görmek ve tüm dünyaya demokrasi, özgürlük insan hakları güzellemeleri ihraç ettiğini iddia eden medeni dünyanın bu zulme sessiz kalarak üç maymunu oynaması aslında şaşılacak bir durum değil. Nitekim zulme uğrayanlar hem Müslüman hem de Türk.
2009 yılının Temmuz ayında Doğu Türkistan'ın başkenti Urumçi'de Çin güvenlik güçleri ve silahlı paramilislerin barışçıl gösterilere kanlı müdahalesinin 13'üncü yıl dönümündeyiz. Binlerce Uygur Türkü soydaşımızın hayatını kaybettiği, yüz binlercesinin de yerlerinden yurtlarından koparılmasının acısı hafızalardaki yerini koruyor.
Urumçi katliamından sonra artan baskılardan sonra, Çin komünist yönetimi 2017 yılından beri milyonlarca Doğu Türkistanlıyı sözde “Mesleki Eğitim Merkezleri” diye adlandırdıkları toplama kamplarında zorla tutmakta, normal ve doğal yaşam koşullarından mahrum bırakmaktadır. Ebeveynlerinin toplama kamplarına alınmaları sonrasında ise sahipsiz kalan Türk çocukları evlerinden yurtlarından alınıp Çin yurtlarına götürülmektedir. Zalim Çin yönetimi tarafından hiçbir kural tanımadan Doğu Türkistan’daki Türk ve Müslüman kimliğinin yok edilmeye çalışılması, kadınların Çinli erkeklerle evlenmeye zorlanması, Müslüman Türklerin ibadet özgürlüklerinin elinden alınması asimilasyonun ta kendisidir.
Doğu Türkistan, târihin çok eski çağlarından beri Türk Milletine yurt olmuştur. Kadim Türk medeniyetinin filizlendiği ve Türk soylarının tarih sahnesinde boy göstermeye başladığı bu kutlu coğrafya, yeryüzündeki tüm soydaşlarımızın ortak tarihinin başladığı yer olması açısından oldukça önemlidir.. Doğu Türkistan, Hun Türklerinin tarih sahnesinde yer aldıkları diyardır. Doğu Türkistan bölgesi aynı zamanda Türkçenin ilk sözlüğü, ansiklopedisi ve dil bilgisi kitabı olan Divan-ı Lügati't-Türk'ün yazarı, Kaşgarlı Mahmud'a ismini veren Kaşgar ellerinin içerisinde bulunduğu yerin adıdır. Doğu Türkistan, 9. yüzyılda kurulan ve İslam’la müşerref olma bahtiyarlığına erişen ilk Türk devletlerinden Karahanlılar’ın bölgede uzun süre at koşturdukları, her köşesi tarih kokan coğrafyanın adıdır.
Bu yüzden doğu Türkistan’daki yaşanan sessiz katliamları dünya görmese de biz görmek göstermek zorundayız. Dünya üç maymunu oynasa da biz Doğu Türkistan davasına sahip çıkmak ve bu davayı sahiplenmek zorundayız. Hiçbir siyasi ve ticari çıkar akan gözyaşından daha büyük değildir. Bu sessiz çığlığı dünyaya haykırmak durumundayız. Selam ve dua ile.