Şair ve yazar İsmet Özel in ifadesiyle, özet niteliğinde; ”yaşamak aslında savaşıyor olmak demektir.” Savaşmaktan kasıt, dişe diş, göze göz mantığından uzakta, mücadele etmek ve bu mücadelenin doğal süreçlerle bağını iyi kurmak ve bu eksende, coğrafi bilginin niteliğini hesaplayabilme durumudur belki de. Bugün bir dünya denkleminin tam merkezinde yaşıyor olma şerefine nail olmuş olan insan, bu denklemin tam merkezinde yaşama gayretinin, doğaya karşı sağladığı uyumla eşdeğerde olduğunu elbette biliyordur.
İnsan hayatının, kendi kitabı içinde bazen acılarla ve bazen dertlerle ve bazende doğayla yaşama mücadelesinin sayfaları arasında, kelimelerle cümlelerle anlam arar, aradığını bulma gayreti aslında insanın süreç içerisindeki dertleridir. Bu dertlerin dert olma süreci insanın kendi acısını hafifletmeyecektir ve hayatın kendi içinde varlığına şahitlik ettiğini ve bu şahitlikte kendisinin bizzat yer aldığının en açık ve en keskin kanıtı olduğunu bilmelidir.
İnsan aslında kendi varlığının tam merkezinde yaşamaktadır. Yaşama mücadelesinin içini dolduran dertleri, kelimeleri, cümleleri, azimle sabırla çıktığı ilim yolculuğunun, sahip olduğu dertlerle ayakta durma kabiliyetine sahip olduğunu insan unutmamalı, feraset ve basiretle yol alma gayretiyle okumak ve araştırmakla yön bulacağı gerçeğini bilmekte olması, aslında kendi farkındalığın bir ürünüdür.
Doğal süreçlerin etkisi elbette insanın hayatında, kıymet takdiri var olduğu, yaşadığı, yaşamanın şahitliğini yaptığı o günlerden bugüne kadar uzayıp gitmekte, çünkü kendi içinde yaşadığı alan aslında kendi özgürlük alanı olmadığı, doğanın ve doğal süreçlerin etkisinde bilime ve bilimsel mana da özgürlüğün doğal süreçlerin varlığına duyduğu saygı ile birlikte oluşturulması gereken bir özgürlük alanı olduğunu önce kendi beyninde inşa etmekle yükümlüdür.
Özgür olmak yaşadığı doğal çevrenin, doğal süreçlere ve doğanın kendi içindeki denklemine karşı elbette olamaz. Parçası olduğu bir unsurun karşısında şekillendirme yetisini, doğaya karşı kullandığını varsaymak aslında varlığın kendi özgürlük alanından vazgeçtiği anlamına gelecektir ki bu dönüp dolaşıp kendi bindiği dalı kesmek gibi bir şey olacaktır. Önlemsel çalışmalarda bulunmak bir tedbir almak dediğim gibi insanın var olma çabasıdır ve doğaya rağmen bir özgürleşme ya da savaşma durumu değildir.
Daha önce yazılarımda kaleme kaldığım, doğanın ve yaşamın tam merkezinde olan, öznesi niteliğinde olan insandan bahsediyorum. Öznenin nesneyle, ya da yüklemle oluşturduğu bağlam, aslında insanın parçası olduğu doğa kitabının cümlelerinde, insanın doğal süreçlerle olan bağlamının niteliği kıymetinde önemli ve özneldir.
Yanlış sorulan sorular yüklem niteliğindeki doğanın, özneyi buldurmakta gecikmeye neden olduğunu, bulamadığı öznenin, nesneyle, yani doğal süreçlerle bağını gevşetmektedir. Sorunun kendi içinde muhatabı da yine öznedir. Erozyondan heyelan olayına, heyelandan kuraklığa kadar, bütün doğal süreçlerde, özne niteliğinde insan var olmaya devam edecektir.
Ve bu süreçte tedbir alma yetisini kaybetmeden insanın özgürlük alanının çevresel faktörlerle, doğal süreçlerin, beşeri faktörler üzerinde yadsınamayacak derecede etkisini de hesaba katarak, işbirliği halinde yaşamanın ve mücadele ettiği öznenin aslında kendisi olduğunu unutmadan yol alması, faydalı olacaktır. Doğru soruyu bulmak ve sorunun muhatabı olan insan, doğal süreçlerle ilgili cevabı da kendisi bulacaktır. Doğal süreçlere ve doğaya yönelik bilgi ve birikimin artması sorulan sorunun cevabının daha sağlıklı olmasını sağlayacaktır. Sorunun niteliği, coğrafi bilginin gerçekliği ile önem kazanacaktır. Bu bağlam da elbette doğru soru, cevap buldurur.
Kalın sağlıcakla…