Yaz döneminde spor basını bol bol asparagas transfer haberiyle sayfalarını doldurur. Sözcü, Cumhuriyet gibi muhalif gazeteler ise dişe dokunur haber bulamadıklarında yaz sıcağında asma budamaya girişip Diyanet İşleri Başkanlığı’nın internet sitesini karıştırlar. Oradan bir ekmek mutlaka çıkar. Diyanetin verdiği fetvaların önünü arkasını kesince, ayet ve hadisleri bağlamından çıkarınca istediğin sonuca ulaşabilirsin. Nasıl olsa buna teşne bir kitle de var. İşin sonu fiyatları artıran Allah’tır, hükümetin bir suçu yokmuşa kadar gider(!)
Ekonominin durumu ortada, hükümeti eleştirebilecek onlarca farklı argüman mevcut. Fakat muhalefetimiz, gerek basını, gerekse de siyasetiyle basit olana yöneliyor. Akılları sıra Diyanet üzerinden insanların dini değerlerini aşağılamaya çalışıyorlar. Bu çabalarının ters teptiğini geçmişte çok gördüler ama akıllanmıyorlar. Daha doğrusu gerçekten karakterleri bu olduğundan fıtratlarına uygun hareket ediyorlar. Eğer 2023 seçimlerini kazanırlarsa Diyanet İşleri Başkanı olarak da Cemil Kılıç veya İhsan Eliaçık’ı hiç olmadığı onların zihniyetine uygun benzer bir ismi seçerlerse tam olur. Ülkemizdeki bir kısım insan Diyanetin görevinden habersiz, ayet ve hadisleri bilmiyor. Kuş kadar beyinleriyle her şeyi çözebileceklerine inanıyor. Dine uygun bir hayat yaşamaktansa dini kendi hayatlarına uydurmaya çalışıyor.
Ortaokuldaki din dersi öğretmenimiz bu zihniyettekilerin kısaca “Allah vardır, birdir, dursun durduğu yerde” diyerek dini Cuma ve bayram namazlarına, az da olsa oruca endeksleyip gündelik hayata karışmaması gereken bir olgu olarak gördüklerini söylerdi. Değişen bir şey yok. Emin olun inanmayan, ya da başka dine inananlar bu zihniyetten daha iyidir. Dini kafana göre eğip bükeceksin, ayet ve hadislerin işine geleni kabul edip, çıkarına ters düşeni yok sayacaksın. Hiç olmadı din Allah ile kul arasındadır, önemli olan kalbin temizliğidir diye saçmalayacaksın. Bunların anladığı, daha doğrusu işlerine gelen bu.
Lafa geldi mi Cumhuriyetin kazanımlarından, Atatürk’ün devrimlerinden bahsederler. Diyanet ne zaman, kim tarafından kurulmuş bir zahmet baksınlar. Diyanetin kimi yanlışlarını eleştirmek başka şey verdiği fetvaları budayıp iftira atmak başka. İki laflarından biri Diyanet kapatılsın. Diyelim ki Diyanet kapatıldı. Türkiye’de ibadetleri kim organize edecek, din adamlarının ehil olup olmadığını kim belirleyecek, camilerle kimler ilgilenecek? Soru çok, bunların cevapla da işi yok.
Bir anda bir takım merdiven altı tarikatlar camileri ele geçiriverir. Gerek Suudi Arabistan, gerekse İran’ın desteğiyle dini çok farklı yorumlayan sözde hocalar cirit atmaya başlar. Batının fonladığı derneklerle de Kurban Bayramında hayvan kesilmeden de ibadet yapılabileceği, eşcinselliğinde dinde yerinin olduğunu, içkinin, zinanın da bir tercih olabileceğini söyleyen sevgi pıtırcığı imamlarda görebiliriz… Her şehrin, her yörenin kendine göre bir din anlayışı olur. Artık bundan 50 yıl sonra nasıl ABD’de eyaletler arasındaki yasa farklarından dolayı suçlular farklı eyaletlere gidiyorsa bizde de herkes işine gelen dini yaşamak için şehir değiştirmeye başlar.
Bunlar abartı gibi gelebilir ama Diyanetin olmadığı bir yerde dinin suyunun çıkarılacağı da muhakkaktır. Diyanet dik durmalı bunlarla mücadele etmeye devam edip, gerekirse bir çocuğa anlatır gibi tane tane tekrar etmelidir. Dinin koyduğu kurallar ayet ve hadislerle bellidir. Uyup uymamak, başkasına karışmadığı, zarar vermediği sürece kişinin kendisinin bileceği bir şeydir. Fakat dinin kurallarını ayet ve hadisleri, fetvaları kırparak sulandırılmasına da izin verilmemeli. Böylelerinin hak ettikleri cezaları almaları için gereken çalışmalar yapılmalı. Teknoloji geliştikçe insanların tembelliği arttı. Artık kâğıda basılı gazeteyi geçtim, internet sitelerinden bile doğru düzgün haber okuyan neredeyse yok. Sosyal medya üzerindeki paylaşımların başlığıyla haber üzerine hüküm veriliyor. Bu kadar sazanın olduğu bir yerde yalan dolan haberler kulaktan kulağa yayılıp, işin sonunda fiyatları artıran Allah’mış hükümetin bir suçu yokmuş diye sosyal medya paylaşımları yapılır.
Diyanetin eğilip bükülmeden doğru bildiğini ifade etmeye devam etmesi gerekir. Öte yandan başta başkanlığa bağlı hocalar olmak üzere özellikle sosyal medyadan sırf adlarını duyurmak için dinle ilgili hükümleri bağlamından çıkararak yorumlamaya çalışan sözde hocalara da müsamaha gösterilmemeli. Doğru olan bizim dine uymamız, dini kendi çıkarlarımıza uydurmak değil…