İstanbul Beşiktaş’taki terör saldırısından sonra, Kayseri’de askerlerimize yönelik saldırıyla yüreklerimiz bir kez daha kan ağladı. Hüzne boğulduk lakin cesaretimizden, umudumuzdan, heyecanımızdan hiçbir şey kaybetmedik… Bilakis eskisine göre çok daha istekli, azimli ve kararlıyız, çünkü hiçbir güç bizi vatanımızda boyunduruk altında, korkarak yaşamaya mahkûm edemez…
Büyük çoğunluğu önlenen ve çok az bir kısmı önlenemeyen bu terör saldırılarına baktığımızda topyekûn bir saldırı altında olduğumuz ve Cumhurbaşkanımızın ilan ettiği üzere milli bir seferberlik içinde olmamız gerçeği artık gün gibi ortada durmaktadır.
Peki, bu saldırılar neyi amaçlıyor?
ABD ve Avrupa ülkeleri, ülkemizdeki bir takım örgütler aracılığıyla Türkiye’de istediklerini almayı, yaptırmayı bir şekilde başarıyorlardı. Bu ya PKK’nın saldırılarıyla bir şeylere zorlanarak veya FETÖ marifetiyle su altından yapılıyordu. Daha öncelerine gidecek olursak Ordu, iş dünyası, medya ve güya sivil toplum kuruluşları maskesi altında hükümetlere baskı yapıp, politika tayin edebiliyorlardı… Bu durumun en bariz örneği 28 Şubat’tı. İstemediği hükümeti yerinden indirebiliyorlardı. Onların gözünde sıradan müstemleke bir ülkeydi Türkiye…
Türkiye’deki vesayete göre inşa edilmiş olan sistem adım adım demokratik hale getirilirken aynı zamanda Batı Dünyasının dayatmalarından da kurtuluyorduk. Zaten bundan dolayı 7 Şubat MİT krizi, ardından Gezi olayları, 17-25 Aralık olayları, 6-7 Kasım kalkışması, seçimlerdeki gizli ittifaklar ve nihayetinde 15 Temmuz olayı yaşandı… Bütün bu olaylar, bunların gerisinde irili ufaklı unutulmuş olan birçok olayda hedef Ak Parti’nin devrilerek koalisyonla yönetilen istikrarsız bir Türkiye idi. Çünkü koalisyon hükümetinden istediklerini almak çok daha kolaydı, ekonomi kırılgan, siyaset belirsiz olacaktı…
15 Temmuzda maşaları aracılığıyla Türkiye’yi işgal etme girişiminin başarısız olmasıyla birlikte, tüm işbirlikçi vatan hainleri bir bir temizlenmeye başladı. PKK’ya ise ülke çapında siyasi ayağı da dâhil olmak üzere büyük bir darbe vuruldu.
Sınırlarımız dışında ise bilindiği üzere Fırat Kalkanı operasyonu ile başta ABD olmak üzere birçok ülkenin planlarını bozmuş oldu Türkiye..
Yaşadığımız bugünkü acılar Bağımsız, Güçlü Türkiye olma yolunda çektiğimiz acılardır. Bu yönüyle Çanakkale’de verdiğimiz mücadeleden hiçbir farkı yoktur. 100 yıl önce nasıl üniversite öğrencileri cephede hayatını kaybetti ise bugünde kahpece düzenlenen terör saldırılarında tıp fakültesi öğrencisi hayatını kaybediyor. 100 yıl önce nasıl ki genci yaşlısı, kadını erkeği bu ülke için canını ortaya koydu ise bugünde aynı şekilde vatan için, millet için, bağımsızlık için şehit veriyoruz… Aradaki tek fark, o gün düşmanı görerek bilerek savaşıyorduk bugün ise dost maskesi takmış kahpelerin maşalarıyla mücadele ediyoruz…
Her ne şekilde gelirlerse gelsinler, tüm gücümüzle direneceğiz ve bilsinler ki, ne yaparlarsa yapsınlar dirileceğiz…
Bugün millet olarak yapmamız gereken tüm ayrışmaları bir kenara koyup birlik ve beraberliğimizi tahkim etmemizdir. Cumhurbaşkanımızın ilan ettiği seferberlik, milletimizin birlik olması ve devletimizle beraber olmasıdır. Bu acılardan kurtulmak için, herkese düşen bir pay var… ülkemizin gelişmesi için öncelikle İşimizi en iyi şekilde yapacağız, mesleğimiz ne olursa olsun unvanımız emin eller olsun.. Dualarımızda birlik olacağız, bildiklerimiz, gördüklerimizi emniyet güçleriyle paylaşıp devletimize kurulan tuzağı boşa çıkaracağız Biiznillah, Fitnelere prim vermeyecek inadına kardeş olacağız…
Rabbim devletimize zeval vermesin, Milletimizin birlik ve beraberliğimi daim eylesin. Ordumuzu peygamber ocağı eylesin, Aziz eylesin, Muzaffer eylesin…
Selametle…