DİRENİŞ KARATAY VE MİLLETİN GÜCÜ

Hasan Mutluoğlu

Basın mensuplarına yönelik özel bir seansta DİRENİŞ KARATAY filmini seyredenlerden biri oldum.

Filmin seyrettirilmesinden önce, filmin yapımcıları ve rol alan oyuncuları katılımcılara tanıtıldı. Filmde rol alanlar, kendi düşünce ve duygularını ifade ettiler.

Ortaya çıkarılan bu eseri seyircilerin ilgisine, özellikle de Konyalı seyirciye emanet ettiler.

DİRENİŞ KARATAY filminin sinemalarda gösterime girmeden önce, fragman yayınlanması, basın mensuplarına seyrettirilmesi, galanın yapılması her film için tanıtıma ve ilgi çekmeye yönelik bir süreç olduğunu biliyoruz.

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ bu filmin yapımcılığını üstlenmiş. Bildiğim kadarı ile, Türkiye’de ilk defa bir üniversite böyle bir çalışmayı gerçekleştirmiş.

KARATAY MEDRESESİ 1251 yılında Anadolu Selçuklu Devleti zamanında EMİR CELALEDDİN KARATAY tarafından kurulmuş.

2009 yılında kurulan KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ, 1251 yılında kurulan KARATAY MEDRESESİNİN devamlılığını benimseyerek, tarihi bir geçmişe sahip olmayı amaçlamış, şeklindeki ifade etmek yanlış olmasa gerek.

Filmin seyrinden sonra çıkışta, filmde rol alan KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ öğrencileri, seyircilerin görüşlerini, izlenimlerini ve duygularını alıp kayda geçiriyorlardı.

MEVLANA’nın FİL hikayesinde olduğu gibi, her seyirci kendi bakış açısı doğrultusunda değerlendirmeler yapmıştır. Söylenenlerin içeriğinde olumlu/olumsuz yönlerin olması doğal.

Böyle bir filmin ortaya çıkabilmesi için emek verilmiş, para harcanmış. Konya imkanları kullanılmış. Dikkat çeken MESAJLAR verilmiş.

Geçmişler geleceğe, suyun suya benzediği kadar benzer” (İbni Haldun) ifadesinden yola çıkarak, bu milletin geçmişte yaşadıkları ile günümüz olaylarının benzerliklerini bizi hiç şaşırtmamalı.

DİRENİŞ KARATAY filminde verilmek istenen mesajlar anlayabildiğim kadarı ile, sırası ile ifade etmek istiyorum.

Anadolu Selçuklu tarihini bilmediğimi fark ettiğimden, filmin olayları içine tam olarak giremedim. Tarihimizi okumanın/okutmanın önemini bir kere daha anlamış oldum.

- “Gökyüzü ile yeryüzü arasında var olan her şey benimdir” iddiasında olanların, eninde sonunda kaybettiklerini,

- Kalemin ve kılıcın gücünü birlikte kullanan kahramanların zaferini,

- Kişinin kaderi ile, milletin kaderinin buluştuğu an, ne yapacağını bilenlerin -15 TEMMUZ kahramanı ÖMER HALİS DEMİR gibi- tarihin akışını değiştirmeye vesile olduğunu,

- “Millet için CAN, devlet için BAŞ feda” anlayışı ile vatan savunmasını,

-Savaş ortamında bile, zulmün karşısına dikilebilecek talebelerin yetiştirilmesinin önemsenmesini,

-Her durumda direnme gücüne sahip yöneticinin arkasında SUR olmaya hazır MİLLETİN olduğunu,

- Bir coğrafya üzerinde kaderini yaşayan halkın yok edilmesi ile, coğrafyanın öneminin ortadan kalktığını,

- TÜRK DEVLETLERİ hiçbir dönemde lidersiz kalmadığını, DEVLET OTORİTESİNİ sağlayabilecek önemli bir liderlik gücüne sahip olduğunu, filmin içeriğinden anlamak mümkün.

Filmin son bölümü çok önemli. Vurgulanan önemli bir gerçek var. İzninizle paylaşmak istiyorum.

Moğol ordusu KONYA’YI kuşatmış, EMİR CELALEDDİN KARATAY halkı mücadeleye inandırmış, savunmaya hazır hale getirmiştir.

EMİR CELALEDDİN KARATAY atına biner, MOĞOL komutanının karşısına çıkar. Neden geldiğini soran komutana şu müthiş cevabı verir.

“ – CELALİMİZİ GÖRMEDEN, CEMALİMİZİ GÖR İSTEDİM.

-Neyine güvenirsin?

-MİLLETİME güvenirim.” der ve döner.

Moğol komutan kuşatmayı kaldırıp, KONYA’ya saldırmaktan vaz geçer. Nedenini anlamak isteyen yardımcılarına “Karşımızda milleti için CAN, devleti için BAŞ fedaya hazır, ölüme hazır bir halk var. Bu COĞRAFYA bize yar olmaz.”

Coğrafya ile kaderi bütünleşmiş halkı yok etmek, o coğrafyayı anlamsız hale getirmek ile eş değer olduğunu net bir şekilde anlatılıyor.

“Ceza da benim, ölüm de” diyenin karşısında duran millet iradesinin güçlü zaferini hissedebiliyorsunuz.

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ’ne, filmi gerçekleştiren ekibe teşekkürler. Yeni çalışmalara, hayırlara vesile olması dileği ile.