Evlilik ve aile söz konusu olduğunda meseleye daha çok kadın tarafından bakılır. Sorunların tespiti ve çözümü tamamen erkeğe bağlı olsa bile hep kadın muhatap alınır.
Var oldukları her alanda “iktidar olma” rolüyle baş başa bırakılan erkekler evlilikte yaşayabilecekleri sorunlarla aslında çok daha önce karşılaşmış olabiliyor. Ağlamayan erkek, pes etmeyen erkek, yorulmayan erkek, korkmayan erkek, üzülmeyen erkek… Bunlar, toplumsal alanda (çalışma hayatı, eğitim hayatı gibi) erkeklerden beklenenlerin kısa bir özeti sadece. Kimi zaman bir duvar kadar dik, kimi zaman bir çelik kadar sağlam yapıya sahip olmak gerekliliği, evlilik sürecinde de erkeklerin peşini bırakmıyor.
Hatta bu öyle bir serüven haline geliyor ki evlilik, erkeklerin birçok konuda en çok zorlandıkları bir arenaya dönüşüyor. Erkeklerin de “aslında” duyguları olabileceği, erkeklerin de “pekala” bezgin düşeceği gibi ihtimallerin kapısı çoktan kapatılmış oluyor. Bu durum eşler arasındaki çatışmaya dönüştüğünde ise suçlu (yani alttan almayan, özveriden yoksun, halden anlamayan…) genelde aynı oluyor: erkek.
Peki sorun nedir ?
Dır dır ertelense biraz nasıl olurdu mesela ?
Sabahtan akşama kadar evde koşturan ve akşam kocası eve geldiğinde belki de hiç durmadan konuşma ihtiyacı duyan bir kadının, kocası tarafından “gevezelikle” itham edilmesi, talihsizlik. Fakat ne yazık ki bu birçok evde, hemen her gün yaşanıyor.
İlkin kadının üzülerek bir kenara çekilmesi olarak görülen bu durum, erkeği yine “kötü insan” yapan bir senaryo. Sabahtan akşama kadar, çalıştığı yerde belki binlerce sorunla başbaşa kalan erkek, daha eve dönüş yolundayken, evde “başına gelecekleri” hesap ederek strese giriyorsa, kadının bunu anlaması beklenebilir. Daha “Bismillah” deyip içeri girmeden, “dır dır” eden kadının anlattıklarıyla pek ilgilenmemeyi tercih eden koca, sessizliğin bir türlü eve uğramaması(!) sonucunda pekala öfkelenebilir.
Sözüm şudur ki
Erkeğin üzerine binen yükün kimse farkında değil. Yada kimse kabullenmekten yana değil. Bu haliyle, kadının mağdur/erkeğin zalim olduğu görüntüsüyle o kadar çok hemhal olunmuş ki, göz göre göre mağdur edildiği durumlarda bile erkeğin bir koca olarak asla haklı olamayacağı düşünülüyor.Sonra bakıyorsunuz erkek yalnızlığını paylaşacak kendi gibi “mağdurlar” arıyor.
Eve geç gelme bahanelerinin çeşitlenerek artması ve “arkadaş sohbetlerinin” bitmek bilmemesi bu yüzden olamaz mı? Eve gelir gelmez kendini “çocuk bakıcısı olarak atayan” eşine karşılık, erkek erkeğe muhabbetin belini kırmaktan yana olması çok da şaşırtıcı olmasa gerek.Vel hasıl erkek olmak zor zanaattır vesselâm .
Kalın efendim sağlıcakla