Öğrencilerin ve velilerin büyük bir heyecanla bekledikleri Yükseköğretim Kurumları Sınavı yerleştirme sonuçları dün açıklandı.
Genç kardeşlerimizin uzmanlaşmak istedikleri alanların belirlendiği bu sonuçlar, sadece yeni bir başlangıcı ifade ediyor.
İyi bir üniversiteye yerleşenler henüz bir şey kazanmış sayılmadıkları gibi herhangi bir üniversiteye yerleşenler de bir şey kaybetmediler bence.
Maalesef ülkemizdeki üniversite eğitiminin çok bir anlam ifade etmediğini söylemem lazım.
Özellikle aileler şunu bilmeli; üniversite mezunu olmak iş garantisini ifade etmez. Sadece kuru bir diplomanın para etmediğini bir şekilde herkesin anlaması gerekir.
Herkes bir şekilde üniversite okuyup devlete kapak atmak istiyor ama hayatın gerçekleri çok başka çalışıyor.
Büyük hayallerle üniversite okuyan gençler ne yazık ki işsiz kalıyor.
Üniversite mezunları ne devlete kolay kapak atabiliyor ne de özel sektörde bir yerlere gelebiliyor. Özel sektörde iş bulsa bile hak ettiğini kolay kolay alamıyor…
Ez cümle, üniversite mezunu olmanın artık pek bir anlamı kalmadı.
Üniversite sistemi ile iş dünyasının uyumsuzluğu giderilmediği sürece boş yere kürek çekeriz.
Liyakati, emaneti ve ehliyeti öncelemediğimiz sürece havanda su döveriz. Üniversiteleri değerli kılmadığımız sürece geriye gideriz…
Ülkemizin önündeki en büyük problem bence bu konu!
Şu anda işsizlik oranlarına baktığımız zaman en fazla sıkıntıyı çekenler üniversite mezunları ise bu işte bir terslik vardır.
Raporlara göre ülkemizde en kolay iş bulanlar öncelikle meslek lisesi mezunları, daha sonra düz lise mezunları, onlardan sonra da ilkokul mezunları. Üniversite mezunları, ilkokul mezunlarından bile daha zor iş buluyor…
Bu vahim bir durum değil midir?
Üniversite mezunlarının işsizlik oranı ülke ortalamamızın iki katı büyüklüğünde…
Gelecek günlerde bunun sıkıntısı çok daha kötü boyutlara ulaşacaktır. O yüzden acilen bir çözüm bulunması gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daha önce dile getirdiği reform çağrılarının artık uygulamaya geçmesi şart.
Bütün eğitim paydaşları ile birlikte, iş dünyası, siyaset, sivil toplum, medya; herkes bir araya gelerek bu konuya eğilmelidir.
Bu fırsatı kaçırmamalıyız!
Gençlere de bir çağrıda bulunmamız lazım.
Hangi bölümü kazandıysanız kazanın, kendinizi farklı alanlarda mutlaka geliştirin. Mümkünse birkaç dil öğrenin. Okuduğunuzla bölümle alakalı olarak henüz yolun başındayken staj yapmaya başlayın.
Bakın şuanda gazetemize iş başvurusu için gelen iletişim fakültesi mezunu gençlerin yüzde 90’ı haber yazmayı, fotoğraf çekmeyi ya da alanla ilgili en temel becerileri bile ortaya koyamıyorlar.
Birçok kardeşimizin Türkçe konusunda oldukça sıkıntılı olduğunu görüyorum. Türkçe yazamayan, noktalama işaretlerini kullanmaktan aciz, bilgisayar kullanmayı bile bilmeyen kardeşlerimizle tanışıyoruz.
Çoğu kardeşimiz iş başvurusuna geldiği zaman kendini ifade etmekten bile yoksun. Kendini tanıtamayan, iki kelimeyi bir araya getiremeyen, oturup kalkmayı bilmeyen, özgüveni yıkık kardeşlerimizle tanışıyoruz.
Bu kardeşlerimizin pek çoğu ile konuştuğumuzda daha da şaşırıyoruz! Maaş beklentileri aşırı yüksek ama vadettikleri beceri yerlerde sürünüyor.
Bunun neticesinde de hem iş veren hem iş arayan büyük bir hayal kırıklığı ile masadan kalkıyor.
Oysa bu kardeşlerimiz daha üniversiteye başlar başlamaz kendi meslekleri ile alakalı bir çalışma hayatına adapte olsalardı mezun oldukları an işleri hazırdı.