-“Ok, kanks?” –“Bro, tanks…” –“Panpa, nbr?” –“Tatava yapma! ” –“Kanka, ezik keko varya muq manit yapmış. Ben şok, ben tilt…” –“Harbi mi lan? Haberler efso desene…” –“Efso, efso, özelden yazarım, Hadi bye…” Bu iki akran arasındaki konuşma. Hangi dil? Uydurukça… Veya sosyal medya dili, sanalca… Çok zengin bir ifade derinliği, mükemmel bir edebi anlatım var öyle değil mi?
Dil insanın iç dünyasının duygu ve düşüncelerinin dışa açılımıdır. Konuşma beyan sanatıdır. İnsan dil ile düşünür, din ile yaşar. Dilin gelişmesi düşünceyi, dinin dosdoğru yaşanması da hayatı iyi ve güzel yaşanır hâle getirir. Dilin zenginliği düşüncenin zenginliğini, kültürün enginliğini, kültürü oluşturan kaynağın sağlamlığını gösterir. Düşüncenin gelişmesi dile bağlıdır. Dilin gelişimi de kültüre ve kültürü oluşturan kaynağa bağlıdır. Güncel konuşulan dil ile gündemde yaşanılan din arasında ve dinin oluşturduğu kültür arasında organik bir bağ, karşılıklı bir etkileşim vardır. Dinin kurallarına göre hareket etmek de güzel ahlâkın güzelleşmesini sağlar. Dil, dini kültürün taşıyıcısıdır. Yakın geçmişte dil üzerinde yapılan toplum mühendisliği çalışmalarının ve dili sadeleştirme, alfabeyi değiştirmenin amacı dini kültürün tarihe hapsedilmesi ameliyesidir.
Dil, bir insanın düşünce yapısını ve dini yorumlayışını değiştirir mi? Dilin, insanların düşünce yapıları üstünde herhangi bir etkisi var mı? Soruyu diğer açıdan da sorduğumuzda da kişinin dini hassasiyetleri ve yaşantısı konuşulan dili etkiler mi? Dini düşüncenin insanların konuştuğu kelimeleri tercihinde etkisi nedir? Bu sorular konuşulan dil ile toplumda yaşanılan din arasındaki bağı göstermesi açısından önemlidir.
Farklı dilde konuşan insanlar, gerçekten farklı düşünüyor ve gramerdeki rastlantısal farklılıklar bile dünyayı, dinleri nasıl algıladığımızı derinden etkileyebiliyor. Dilin, insanların dini ve dini inançları yorumlaması üzerine nasıl bir etkisi vardır? Dil, dinin teorik, pratik ve sosyolojik hatta psikolojik boyutlarında önemli rol oynar. Dil ile din arasında karşılıklı bir ilişki olduğu aşikârdır. Dinin anlaşılmasının en önemli taşı olan dil, insanlar tarafından şekillenir ve dini anlatım ile birleştirilir. Bu birleşmede ise dil, içinde doğduğu kültürü, hem inanç, ibadet ve din esasları ile hem de bu esaslara bağlı olarak ortaya çıkan hayat tarzı ile zenginleştirir, şekillendirir ve birleştirir.
Din, kültür üretirse toplumda bir karşılığı vardır. Kültür üretemezse din hayati varlığını sürdüremez. Sadece öğretiler manzumesi olarak tarihsel bir mefhum haline gelir. Değerler, kültür üretebilirse o toplumda kabul görür ve kökleşebilir. Eğer kültürel kodlarımız ya da kültürel formlarımız değerini kaybederse, yozlaşmaya başlarsa ya da diğer kültürler onun içerisine girerek onu değiştirmeye başlarsa orada belli ölçüde toplum kendisi olmaktan çıkar. Toplum kimliğini kaybeder. Dil, kültürel kimliği oluşturan, farklılaştıran, özgünleştiren en önemli ögedir. Dil bozulmaya başlamışsa kültürel yozlaşma ve dini kimlik kaybedilmeye başlanmış demektir. Bu açıdan gündelik hayatımızda ağzımızdan çıkan sözcükler iç dünyamızın, inancımızın, değerler manzumemizin bir yansıması olur.
Birkaç hafta önce gündeme gelen veya getirilen Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Erbaş’ın ismi dahi tartışmaya alet edilerek “Selamün Aleyküm mü diyelim, Günaydın mı diyelim? Hello, Mer(h)aba demekte aynı şey…” türü tartışmalar maalesef isimler ve fiiller üzerinden tartışılarak sanal çöplüğe ve sosyal medya çöplüğüne atıldı. Hâlbuki fikir olarak tartışılmalı ve bu konuda net tavır konulabilmeliydi. Çünkü selamlaşmada, vedalaşmada, sevinç ve üzüntü durumlarında kullanılan dil, inanç ve ahlakın bir yansımasıdır. Çünkü 11 Haziran 2009 tarihli “Ahlâk Nedir, Nasıl Yaşar, Neden Ölür?” başlıklı yazımda ahlâkı, “bir kimsenin fıtratına yerleşmiş olan, refleks olarak ortaya konulan ve sürdürülebilir davranışlar olarak” ifade etmiştim. Selamlaşma, vedalaşma, sevinç ve üzüntü durumlarında dilimizden dökülen ifadeler refleks ifadelerdir ve ahlakımızın, inancımızın yansımasıdır. Selam önemlidir. Veren kişinin dini, kültürel kimliğini ortaya koyar.
Girizgâhta ifade ettiğim konuşma biçimi kültürel yozlaşmanın, dini ve milli kimlik kaybının en bariz göstergelerinden birisidir. Müslüman Türk toplumunun dini inancı gündelik konuşmalarında kültürel kimliğinin bir ifadesi olarak yansırdı. Vedalaşırken, “Allaha ısmarladık”, “Allah’a emanet olun” diyerek vedalaşırdı ama şimdilerde Z kuşağı “hadi ben kaçar”, “bye bye”, “hadi öptüm!” diye vedalaşıyor. Şaşırdığında “sübhânallah” diyen kuşakların torunları “waaavvv süppeeer” diyor. Sevinç anında bir şükür ifadesi olarak “elhamdülillah” denilirdi şimdiler “olleeeyyy bee, yuppiii, işte buu!” gibi anlamsız çığlıklar atılıyor. İyilik yapan, yardımda bulunanlara “Allah razı olsun”, “Allah ne muradın varsa versin!” diye dua eden toplumdan, şimdi “thanks kanka!” diyen topluma evriliyoruz. Ahretlik, kardeş, gardaş, kavramlarının yerini bro, kanka, panpa sözcükleri aldı. Tevhit inancımızın dilimize yansıması olan ve her biri içerisinde kulluğumuzu, aczimizi hatırlatan: “Allah izin verirse”, “Allah kısmet ederse” ve her biri aynı zamanda bir dua ifadesi olan “Allah kolaylık versin!”, “Allah bir yastıkta kocatsın!”, “Allah zihin açıklığı versin!”, “Allah ıslah etsin”, “Allah affetsin”, “Allah hidayet etsin”, “Allah korusun”, “Allah esirgesin” cümlelerini konuşma dilimizden ihraç ettik. Yeni nesillere unutturduk. Sözlerimizden “Allah” sözcüğünün çekilmesi, artık inanç eksenli düşünmediğimizi, hayata Müslümanca değil seküler, materyalist, hedonist ve popülist bir mantıkla baktığımızı ele veriyor. Konuşma dilimizden “Allah” kelimesinin çekilmesi, kimliğimizi, inancımızı, kültürümüzü kaybettiğimizin en bariz göstergesidir.
Tek Dünya, Tek Aile, Tek Gelecek, Tek Din, Tek Kültür..! İnancını dünyaya dayatmaya çalışan küreselci güç odakları, dijital dünyayı sinsi amellerine alet ederek sapkın bir kimliği dünya gençliğine dayatıyorlar. Sosyal medyanın dergâh, hamburgerci dükkânlarının tekke, kahvemsi içecek dükkânlarının zaviye, üstünde isim yazılı kâğıt bardakların takke-tesbih gibi kullanıldığı bu din, kendine özgü bir dil ve kültür oluşturdu maalesef. “Allah akıbetimizi hayr eylesin!”