Son günlerde ‘’Kabataş’’ konusu yine gündemde… Bir tartışma programında yeniden alevlenen mesele, konuyu ele alan köşe yazarlarının linç edilmesi haline dönüştü…
Devam eden bu linç girişimleri nedeniyle birçok yazar ‘’Diliniz KABA, yüreğiniz TAŞ’’ başlığıyla yazarak, hırpalanmaya çalışılan yazarların yalnız olmadığı mesajını vermiş oldular…
Bir zamanlar bu meseleyi can havliyle savunan sureti haktan bilinen yapının medyası ise, söz konusu olayı ‘’14 yandaş yazar ‘’Kabataş yalanı’’ için aynı başlığı attı’’ şeklinde duyurdu…
Aslında bu olayın özünün anlamak için, olayların kronolojisine bakmak yeterli olacaktır…
17 Aralık operasyonlarından sonra her fırsatta hükümete saldıran malum yapı, 30 Mart yerel seçimler öncesinde her gün ortaya çıkan ses kasetleri üzerine saatlerce program yapıyordu… Yazarları ise henüz ortaya çıkmamış kasetlerin içeriği hakkında bilgi verirken ‘’büyük turp heybede’’ türü kehanetlere imza atılıyordu…
İşte böyle bir ortamda 13 Şubat 2014 tarihinde Kanal D Haber’de 1 Haziran gününe ait bir video yayınlandı ve sadece belli bir süreyle kısıtlı olan video da tam seçilemeyen görüntülere göre Kabataş’da herhangi bir olay yaşanmadığı(!) ileri sürülüyordu…
Yayınlanan bu video üzerinden en çok yaygara yapan ise yine malum yapının organları oldu… Yerel seçimlerde Ak Parti’nin oylarının %30 sevilerinde olduğuna dair çok iddialı sözler sarf eden malum yapı, o günlerde bu görüntüler üzerine, saatler süren programlar yapmaktan kendini alamadı…
Gerek Ergenekon operasyonları döneminde, bir anda mantar gibi çoğalan ses kayıtları her ne hikmetse bu kanalda kendine yer bulurken, gerekse de seçimler öncesinde bir anda yayılmaya başlayan illegal yollardan edilmiş ve montajlanmış Tape’ler en çok bu kanalda değer görüyordu… Yani ufukta ne zamanki önemli gelişmeler vardı, bu tür kayıtların çıkması artık alışkanlık olmuştu…
Söz konusu olay, aydınlatılmaya çalışılırken herhangi bir video kaydı bulunamazken, 17 Aralık süreci sonrasında ve 30 Mart yerel seçimlerin hemen öncesinde çıkan bu görüntülerin ne anlama geldiğini anlamak çok da zor olmayacaktır…
Aslında bu durumu daha iyi anlamak için, Yeni Akit yazarın olan Hasan Karakaya’nın 21 Şubat 2015 tarihli ‘’O … kasetlerini kim çekiyor, nasıl servis ediyor?’’ Başlıklı yazısının okunmasını kesinlikle tavsiye ederim, çok önemli bilgileri içeriyor…
Solcu-ulusalcı medyanın bu linç tavırları belki bir yere kadar anlaşılabilir ama ‘’sevgi, hoşgörü’’ diyerek ‘’yeni bir dünya’’ diyerek yola çıkanların, şiddet gördüğünü ifade eden kadının beyanını esas alan emsal yargı kararlarına ve anne ve bebeğin mevcut darp raporlarına rağmen, sırf hükümeti ve baş düşman ilan ettikleri Recep Tayyip Erdoğan’ı halk nezdinde itibarsızlaştırmak için ele geçen her fırsatta hiçbir kutsal ve değer gözetmeksizin saldırmaları, hedefe giden yolda her şeyi mübah görme anlayışlarının ispatı olması bakımından çok mühimdir…
Başörtülü bir bayanın şiddete, büyük bir travmaya maruz kaldığı darp raporlarına yansımış iken, sureti haktan gözüken yapı ile, solcu-ulusalcı kanadın, bu durumun aksini ispat etme uğraşına girmesi kurulan koalisyonun bir gereği olarak okunacaktır…
Zaten sureti haktan gözüken yapının, yakında gösterime girecek olan sinema reklamlarının Sözcü gazetesinin internet sitesinde olması, her şeyi özetlemeye yetmektedir…
MİT eski çalışanlarından Rahmetli Mahir Kaynak’ın bilindik yaklaşımıyla ‘’Bu olay en çok kimin işine yarar?’’ sorusu, yaşananları daha doğru değerlendirmemize vesile olacaktır…
Selametle…