Her gün ufak çaplı kazalar oluyor. Kazalar ilk görüşte önemsenmeyecek türden. Konya tabiriyle, ‘ardından gelir arka tampona tıkılar ya! Ha öyle işte. Amaaa!... Durma mesafesinin 200-250 metre öncesinde o ‘arkadan tıkıladı bir şey yok’ dediğin sürücü 120-140 KM hızla geliyordu! Mesela bizim Ankara yolu sanayilerden başlayarak tam bir motor açma lokasyonuna sahip.
Eskiden İstanbul Caddesi’nde Şahin’le, Doğan’la sanayici kardeşler hız denemeleri, motor açma seansları yaparlardı! Hatırladın değil mi? Aynen öyle! Hele hafta sonları muazzam bir telaş, inanılmaz bir kargaşa, aynı şekilde mesai saatlerinde de öyle! Yetkililerin de yapacağı pek bir şey kalmadı gibi. Sürücüler agresif ve sabırsız.
Ankara Caddesi’nde sinyalizasyon aralıklarından mı? Yoksa sürücülerin araçlarını aşırı süratli kullanmasından mı bilinmez! Araçlar trafik ışıklarında durmakta zorlanıyor! Günde 5-6 ‘tıkılama’ kazası meydana geliyor. Bu kazaların bazıları bir hayli şiddetli ufak-tefek yaralarla atlatılıyor, bere haricinde şimdiye kadar çok ciddi bir yaralanma olmadı. Tabi bu tespit daha şiddetli bir kaza olmayacağı anlamına gelmiyor.
Tamam kaportacı kardeşim kızma, sana ‘tıkılama’ işi çıkıyor. Fakat burada da insanlar şehrin ortasında bildiğin bir-birine giriyor. Yazmayalım yani?
“Yerel basın bazen kaleme alır, biz de zamanın da yazmıştık. Şimdi tekrar Ankara Caddesi’nde kazalar arttığı için tekrar kaleme almak istedim. Yerel basın kısmen etkisizleştirildiği için bu tarz köşeler pek ciddiye alınmıyor herhalde! Protokolün ve belediyelerin programları olduğu zaman ‘gazeteciler gelsin’ deniyor, gazeteciler koşup gidiyor. Sonrasında akıllarda kalan ‘bülten gazeteciliği’ oluyor. Sonrasında köşenden ne dersen de, boş! Gazete ve gazetecilik önemini yitiriyor! Ne kadar etkili olur? Bilmem! Biz susmayalım, yazalım da işini iyi yapan birileri mutlaka çıkıp, gerekeni yapar.
Ankara Caddesi uzun mesafeli bir yer. Özellikle İl Jandarma göbeğinden sonra sağlı-sollu apartmanların arasından uzanan çift şeritli bir yol. Ara-ara sinyalizasyon lambaları olsa da bu sürücüleri etkilemiyor. Yerleşim yerleri, okul, market, cami her şey var. Musalla Bağları mükemmel bir mahalle. Sakin, huzurlu, sorunsuz bir bölge. Ama bu kazalar yüzünden herkes tedirgin oluyor. Sürekli yanık bir fren sesi, sonrasında ‘güüüüüm’. Hızla gelen sürücü sinyalizasyon lambasını gördüğünde zaten takip mesafesini aşmış oluyor. Sonrasında kimi zar-zor balataları yaka-yaka duruyor, kimi ufaktan tıkılıyor! Kimi de Allah ne verdiyse indirip geçiyor. Tampon, dikiz aynası havalarda uçuşuyor!
Caddedeki ağaçlar da sanırım bu görüş mesafesini etkiliyor olabilir.
Yazı İşleri Müdürümüz Seyfullah Koyuncu Pazartesi günkü yazısında, bizim kapının önünde geçtiğimiz hafta 7 tane kazaya şahit olduğunu belirtmişti. Yetkililer o yazıdan sonra belirtilen yerdeki trafik ışıklarına bir ekleme yaptılar. Ağaçların, trafik ışıklarını kapattığı ve sürücülerin görüş mesafesini daralttığı yönünde bir şüphemiz vardı. Işıklar şimdi daha görünür hale getirildi. Peki bu ekleme çözüm mü? Bence değil! Çünkü geçtiğimiz yıllarda aynı işlem defalarca yapıldı. Hız hastası agresif sürücüler onları da devirdi geçti.
- Bak aklıma bir şey geldi, işini iyi yapan birileri çıkar dedik ya! Geçenler de yine bizim bu mahallede işini iyi yapan birisi, o kendini biliyor! Hanım balkondan manzarayı göremiyor diye evinin önüne denk gelen çınar ağacını kestirmiş... Şimdi benim korkum sinyalizasyon lambaları ağaçlardan görünmüyor, ekleme de yapsan nafile sürücü onları da devirip geçiyor falan dedik ya! Çaktırmadan lambaların yanında ki ağaçları keserler mi? Umarım öyle olmaz!
Bence bu caddeye çözüm; aralıklarla yüksek kasisler şart ve acil, hatta İstanbul yolunda ki gibi TEDES olabilir.
İşini iyi yapan biri çıkar, çözer bu belirsizliği!