Dezenformasyon Yangınını Kim Söndürecek?

Mehmet Toker
Genel kabulenmelere göre iletişim çağında yaşıyoruz. Dünyanın herhangi bir yerinde üretilen bir bilgi yada haber dakikalar, saniyeler içerisinde dünyanın en ücra köşelerine kadar ulaşıyor, yayılıyor, karşılık buluyor. İnternetin hayatımıza girdiği dönemden itibaren, her dakika cep telefonlarımız, bilgisayarlarımız vasıtası ile binlerce, onbinlerce haber ve bilgi paylaşımı ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu bilgileri denetleyen herhangi bir mekanizma olmadığı için de doğru yanlış bütün bilgiler gündemimize, zihnimize ve bilinçaltınıza boca edilebiliyor. Dolayısıyla algı yönetimi ile manipülasyon yapanlar bu kontrolsüz alanı çok rahat bir şekilde kullanabiliyorlar.
 
Pek çok paylaşım sitesi ve sosyal medya platformları adeta bir bilgi ve haber çöplüğünü andırıyor. Dışardan fonlanan medya ya da itibar suikastı ajanları bu çöplüğü daha da fazla karıştırarak, çöp dağlarının altındaki zehirli gazların, pis kokuların, bulanık ifrazatın toplumu etkilemesi için olanca güçleriyle uğraşıyorlar. Son iki üç gün içerisinde yaşadığımız güney sahillerimizi yakan terörize orman kundaklama saldırıları ve Konya Meram'da yaşanan, aynı aileden 7 kişinin ölümüyle sonuçlanan vahşi cinayet, bu leş kargalarının, bu çöplük karıştırıcıların iştihasını kabartmış durumda.
 
Yangınlarla alakalı, başka ülkelerde gerçekleşmiş orman yangınlarının görüntülerini, bir takım film ve dizilerdeki yangın sahnelerinden alınan ya da geçmiş tarihlerdeki orman yangınlarına ait görüntülerini sanki ülkemizdeki orman yangınına ait görüntülermiş gibi servis edenlerden, onlarca yüzlerce olumlu fiil ve mefhumu görmeyip, tek bir olumsuz veya eksik durumu abartıp köpürterek, can siperane söndürme mücadelesini yürütenleri başarısız gibi göstermek suretiyle, toplumsal ye'se ve mağduriyetlere sebep olacak paylaşımlar görüyoruz. Ormanları kundaklayanları, yangını çıkaranları  görmez ve göstermezken, söndürme çabalarını yetersiz gibi lanse ettiklerine şahit oluyoruz.  Bu tür paylaşımlar halk arasında korku ve paniğe sebep olarak halkın bir kesimini devlete, yetkililere ya da halkın diğer kesimine alenen kin ve düşmanlığa tahrik etme amacı taşıyor.
 
Konya'daki menfur ve meş'um cinayette daha cenazeler kaldırılmadan, bunu ırkçı bir saldırı gibi lanse edip, bu konuda çığırtkanlık yapanların, cenazeler üzerinden siyasi rant devşirmeye çalışmaları asıl niyetlerinin provokasyon ve fitne olduğunun  aleni bir göstergesi olarak kayıtlara geçmiş bulunuyor.
 
Sadece bu olaylarda değil her gün farklı hadise ve durumlarda, benzeri pek çok provokatif dezenformasyon sahneleniyor. Bilgi dezenformasyonu asimetrik ve psikolojik savaş yöntemlerinin bilişim ve iletişim teknolojisi desteğiyle piyasaya sunulmuş son sürümü gibi duruyor. Her gün maruz kaldığımız bu dezenformasyona karşı yapılan tekzibler, yalan-yanlış, çarptırılmış bilgiler kadar maalesef toplumda karşılık bulamıyor. Yetkililer veya görevliler yalanları tekzib etmekten asıl mevzuya odaklanma noktasında zaman ve enerji kaybına uğruyorlar. Tabiri caizse şeytan taşlamaktan tavaf etmeye fırsat kalmıyor.
 
Dezenformasyon konusunda, dışarıdan fonlandıkları aşikar olan kişi, kurum ve kuruluşlar o kadar yüzsüz ve arsız bir şekilde bu işe devam ediyorlar ki; yalanları ortaya çıkınca doğruyu itiraf edip, özür dilemek yerine daha büyük bir yalanla önceki yalanlarını savunacak kadar çukurlaşmış durumdalar. Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olma konusunda mahir olan, aydın, entellektüel geçinen diplomalı cahillerimiz, duydukları, gördükleri her türlü bilgi ve haberin kaynağını araştırmadan, sosyal medyanın aldatıcı şöhretine kapılarak yorum yapmaya ve yalanı, yanlışı,  kin, nefret ve intikam duygularıyla ambalajlayıp, paketleyip, süsleyerek servis etmeye devam ediyorlar. Doğru ortaya çıkıncaya kadar, yalan dünyayı birkaç tur atıp, bir çığ gibi büyüyerek toplumun üzerine çöküyor.
 
Toplumsal ayrışma ve çatışmaların yaşanmaması mozaiğin taşlarının ve renklerinin birbirine düşman olmaması adına, kurum, kuruluş, STK, yetkili ve etkili insanlara toplumu bilinçlendirme konusunda büyük görevler düşüyor. Bir kıvılcımın binlerce dönümlük ormanı yakıp kül ettiği gibi bir yalan haber veya yorum toplum arasında fitne ateşi yakarak toplumu birbirine düşürmek isteyenlerin kullandığı bir silaha dönüşebiliyor.
 
Ruhunu şeytana satmamış, siyonist lobiler ve vakıflarca fonlanmayan herbir yerli ve milli birey, dezenformasyona karşı; topyekün mücadele edilmesi konusunda inisiyatif almak zorundadır. Ahlaki eğitim olmadan, dezenformasyonla mücadele olmaz. Ahlakın çalışmadığı yerde de bir alt basamaktan hukukun devreye girmesi ve dezenformasyon kaynaklı bilgileri üreten veya yayanların caydırıcı yaptırımlarla cezalandırılması da bir gereklilik olarak değerlendirilmelidir.
 
Aksi halde, kendi acımıza ağlayamadan, yakılan ormanlarımızı söndüremeden; fitne, yalan, provakasyon ateşinin alevleri toplumsal birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi yakıp kül edebilir. Yalan-yanlış bilgi üretenlerin ya da vukû bulan bir hadise üzerinden provakatif, artniyetli, yorum ve çağrılarla toplumu manipüle edenlerin işlediği cürüm, bir terör ve cinayet fiilinden daha ağır bir suçtur. Bakara Suresi 19.  ayeti kerime: "fitnenin öldürmekten daha kötü" olduğunu beyan ediyor.
 
Fitne,  sosyal ve siyasi kargaşa anlamında yaygın olarak kullanılan, ferdin ve toplumun siyasi, sosyal ve ahlaki gelişmesine engel olan bir durumdur. Fitne, dini, siyasi, sosyal saiklerle ortaya çıkan, sosyal kargaşa, anarşi, iç savaş anlamlarında kullanılan bir terimdir. İslam tarihi boyunca Müslümanların fitne kaynaklı hadiselerden dolayı gördüğü zarar, düşmanları ile yaşanan savaşlarda gördüğü zarardan neredeyse daha fazladır. Zira fitnetoplumu içten içe kemiren ve güçsüz bırakan sinsi bir hastalıktır. Günümüzde, fitne ateşi yakarak ülkemizi güçsüz düşürmeye çalışan bu mikroplara itibar etmemek, ülkesini seven, yerli ve milli her bir vatandaşımızın sahip olması gereken bir haslettir. Nasıl ki virüs ve mikrop kaynaklı hastalıklara karşı aşılarla korunmaya çalışılıyorsa, fitne mikrobuna ve fitne mikrobunun dezenformasyon yoluyla bulaşıcılığına karşıda Hucurat Suresi 6. Ayeti kerimenin şuuru ile aşılanmak gerekiyor: "Ey iman edenler bilmeden bir topluluğa zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için fasık biri size bir haber getirdiğinde onun doğruluğunu araştırın!"