Nizamiye medreselerinin kurucusu, engin görüşleriyle devlet sistemine dair çığır açıcı bir bakış açısı getiren Büyük Selçuklu veziri Nizamülmülk’ü bugün yeniden anlamaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. İsminin kelime anlamı ‘devlet düzeni’ olmasının kendine göre hikmetler barındırdığı ortadadır.
Sultan Melikşah’a yazmış olduğu bir siyasi rapor olan Siyasetname, veziri daha iyi anlamak için çözümlenmesi gereken bir metindir. Eserinde devlet sistemini ele almış, başlıklar halinde sorunları sıralamakla kalmayıp, çözüm önerilerini de sunmuştur.
Esasen o gün Sultan’a takdim edilmiş bir metin olsa da bugün, kamusal yetki kullanan herkesi ilgilendiren içerik sunduğu özellikle ifade edilmelidir. Bin yıl önce yetki ve otoritenin daha çok tek kişide toplanmış olması nedeniyle sadece sultanın hedef alınması normaldi. Bugün yetki o kadar çok dağıldı ki, bazı durumlarda sorumluluğun kimde olduğu kargaşası bile çıkabiliyor.
Düşünün, bir bürokrat bir siyasiden daha az yetki mi kullanıyor. O zaman asıl yetki kullanan kesimlere bu ilanı yapmak, sorumluluklarını hatırlatmak ve hesap sormak gerekiyor.
Lafım siyasetin arkasına sığınan bürokratlara. Siyasete zarar vermeleri kabul edilebilir bir durum değildir. Sorumluluğunu layıkıyla yerine getiren, hatta bunu istişare mekanizmalarını kullanmak suretiyle icra edenler yok değil. Lafımız onlara da değil zaten.
Kamusal sorumlulukların her geçen gün artması neticesinde toplumlarda sorumluluk kargaşasının derinleşmekte olduğu da ifade edilmelidir.
Yerinden yönetim kuruluşları başta olmak üzere, atama yoluyla gelen bürokratların hesap vermekten özellikle kaçtığını görebiliyoruz. Kendisine soru yöneltilenler ya üzerlerine alınmıyorlar ya da topu taca atabiliyorlar.
Oysa siyasilerin hesap verecekleri merci gayet açık: Seçmen kitlesi. Kendilerini seçen ya da seçme potansiyeli olanlara bilgi, izahat ve hesap vermek durumundalar.
Bir densiz tarafından geçen hafta gündemimize sokulan küfür hadisesine bakalım. Neredeyse tüm muhalefeti soruna ve soruya cevap bulma/bulamama noktasında birleştirdi. Kimsenin savunamadığı bu olay nedeniyle zor günler geçiriyorlar.
Aynı durum bir bürokratta gerçekleşmiş olsaydı olacak olan şuydu: Bir idari veya cezai soruşturma açılacak, çok zorlanırsa belki memur açığa alınacak ve adli ve idari süreç devam ediyor denilerek tartışma bitirilecekti. Ama bugünkü tartışma bitecek gibi görünmüyor, çünkü aktörü siyasi. Mutlaka bir hesaplaşma olacak. Kimse yapmasa seçmen bir hesap sormak, ders vermek isteyecek.
Hülasa, ‘devlet düzeni’ istikrar ve nizamı gerektirir. Siyasetname eserinde ‘geçen nasihat almaya teşvik’ başlığında zikredilen toplumdan gelen tepki ve görüşlere karşı yöneticilerin dikkatini çekme yönündeki öneri işin özüne tekabül ediyor.
Kamuoyu denen mekanizmanın iyiliği teşvik eden nasihatlerini dikkate almak gerekir. Aksi halde bürokratın kalın duvarlara toslaması mukadderdir. Tarih bunun örnekleriyle dolu. Olana olmadı denemez.
Söylenenin, eleştiri ve önerilerin ne olduğuna bakılarak hareket edilmesi gerektiği bilinen bir husustur. Toplumun konuşmaya ve yüksek sesle dillendirmeye çalıştığı meselelerin ertelenmesi veya görmezden, duymazdan gelinmesi işleri daha da karmaşıklaştırır.
Ziya Paşa, merhum, boşuna söylememiş: Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.
Kadim devlet geleneği, yüce devlet adamları sadece bulundukları döneme dair çözüm üretmiş gibi düşünülse de çağları aşan fikirler serdettikleri zamanla anlaşılır. Siyasetname adlı eser bunun bir örneğidir.
Başta bürokratlar olmak üzere kamu yetkisi kullananlar attıkları adımı iyi hesaplamak, üstlendikleri sorumlulukları iyi düşünmek zorundadırlar. Yoksabirileri hadlerini bildirir de ‘eyvah, ne oldu’ derler.
Bu, doğru yapanların ödüllendirilmesini de gerektiren bir bildirimdir.