Üzerinde yaşadığımız bu kutsal vatan topraklarından sayısız arif, âlim, tasavvuf ehli büyüğümüzün yanında önemli devlet adamları da yetişmiştir. Yaşadıkları devirlerin manevi zırh ve önderi olan bu değerlerimizi nasıl her dönemde rahmet ve minnet ile anıyorsak, devlet adamlarımızı da yaptıkları hizmetler doğrultusunda ya rahmetle ya da zilletle anıyoruz.
Onun için devletimizin her kadrosunda hizmet edenlerin görevlerini en iyi şekilde yerine getirmek amaç ve gayesi en önemli öncelikleri olmalıdır.
Bu kamuda çalışan her bir birey için geçerli bir durum iken, birinci derecede devletin yönetiminde olan ve bu yönetimi denetleme görevi bulunan muhalefet için ise olmazsa olmaz bir mecburiyettir.
Makamların gelip geçici olduğu herkesin malumu iken, yapılan icraatların kalıcılığı ve etkilerinin yıllarca süreceği de unutulmamalıdır. Onun için devlet adamlığı çok önemli bir kavramdır. Sadece belirli bir dönem bir yerde bir makamda bulunmak o şahısa devlet adamlığı vasfını kazandırmaz.
Aynı şekilde devletin yönetim kadrolarına milletin teveccühü ile yani seçimle gelmek yâda seçilmişlerin ataması ile kamuda üst düzey bir göreve gelmiş olmak da devlet adamı olmak anlamına gelmiyor.
Devlet adamı demek sadece günü geçirecek politikalar belirlemek değil, çok daha uzun yılları düşünerek karara almak ve plânlamak demektir.
Yine aynı şekilde, ister ulusal ister uluslararası ortamda ortaya çıkan bir takım olmusuzlukları bile olumlu hale getirebilmek, bundan ülke adına fayda sağlayabilmek demektir.
En önemlisi ise kişisel yâda partisel hırs, arzu ve hedeflerin yeri geldiğinde ülke çıkarları için bir kenara itilebilmesi, devlet adamlığının olmazsa olmaz şartlarından birisidir.
Onun için devletin idaresine talip olanlar kadar, talip olanları bu makamlara getiren biz vatandaşlara da çok önemli görevler düşüyor. Bizlerin yönetimini, devletimizin geleceğini emanet ettiğimiz yöneticilerimizi belirlerken çok önemli bir yükümlülüğümüzün olduğunun farkında olmalıyız.
Ecdadımızın bizlere bıraktığı miras milli birlik ve manevi kalkınmamız için eşsiz imkânlar sunuyor olsa da, bu idrakte ve yaşayışta olmazsak bizlere bir fayda sağlamayacaktır. Bu birikimlerin fayda sağlaması için devletimizi ehil olanlara, Devlet Adamlığı vasfını taşıyan devlet ve millet çıkarlarını canları pahasına savunacağına inandığımız kişilere emanet etmeliyiz. Bu bizim seçmen olarak nasıl görevimiz ise, bizi yöneteceklerin de yalan ve iftiralardan yılmadan devlet ve milletimize hizmet yolunda, hiç bir baskı ve edepsizliğin kendilerini engellemesine izin vermeyeceklerine bizleri inandırmış olmaları gerekir.
Bizi yönetenlerin unutmaması gereken bir diğer şey ise, Ülkemiz için kim ne hizmet yaptı ise bu vefalı milletin bunu asla unutmamış ve hafızasında o hizmetlere ve vesile olanlara hep yer vermiş olmasıdır.
Tüm bu değerlendirmeler neticesinde, ülkemizdeki siyasi partiler ve onların temsilcileri noktasındaki siyasileri incelediğimizde; bunların bir kısmın günü birlik siyasetçi ve politikacı olduklarını, günü kurtarmak için çalışan, rüzgâra göre dönen ve kişilere duymak istediklerini söyleyen bir siyaset anlayışı ve politikacı kimliği taşıdıklarını görüyoruz.
Ama bazıları da var ki, onlara siyasetçi veya politikacı demek hakaret sayılır. Bunların hizmet yılları incelendiğinde; hep önce ülkem dediklerini ve ülkemiz için her dönem fedakârlıktan kaçınmadıklarını görüyoruz. Kimler mi? Tabi ki hayatını ortaya koymuş mevcut Cumhurbaşkanımız RTE’miz, tabi ki devletle özleşmiş Devlet Beyimiz, tabi ki Şehidimizin Muhsin Başkanımızın emaneti Destici Reisimiz.
Atalarımızın dediği gibi “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” dolayısıyla, gönül rahatlığı ile önümüzdeki 24 Haziran seçimlerinde oyumu inşallah Devletten yana, Devletin adamları için Devletten olmuş adamlar için “Cumhur İttifakından” yana kullanacağım.