Her biri tarihe geçmiş sayılı futbol müsabakaları vardır. Örneğin El Clasico’yu düşünün. Dillere destan bu mücadele yalnızca İspanya’da seyircileri ekran başına kilitlemez. Dünya’nın her yanından milyonlarca taraftar adeta görsel bir şov haline gelen bu maçı bekler.
Bizim ülkemizde de özellikle dört büyüklerin futbol maçları böyle değerlendirilir. Taraflı tarafsız herkes maça odaklanır ve güzel bir futbol seyredeceğini umar. Oynanan oyun kimi zaman beklentileri karşılarken kimi zaman vasatın üstüne çıkamaz.
Bu ölçüde hafta sonu oynanan Beşiktaş- Galatasaray maçını değerlendirecek olursak dünyanın sayılı kötü derbilerinden birisini izlediğimizi belirtebilirim.
Oynanan futbol bir tarafa, olayların çıkış sebebine yönelik tespitlerde, Galatasaray’ın hırçın çocuğu Melo’yu suçlayanlardan hakem Fırat Aydunus’ a bağlayanlara hatta provokasyonların planlanmış gezi olaylarının devamı olarak değerlendirenlere kadar farklı, alakalı- alakasız birçok tespitte bulunuldu.
Bu görüntülere kimin yada neyin sebep olduğu bir tarafa , planlanan her neyse başarıya ulaştı. Maç vesilesi ile zaten yerlerde sürünen Türk futbolu iyice dipsiz bir çukura itildi.
Şike başta olmak üzere birçok yakışmayan kelimeyle anılan ülkemiz futbolu hele ki kulüplerde sular durulmamışken, şimdi birde aşırılıklarında sınır olmayan holiganlarla uğraşıyor.
Bundan sonra ne olur bilinmez, hadiseler artarak mı devam eder her zamanki gibi yapanın yanına kar mı kalır göreceğiz. Fakat açıklamalara bakılırsa devlet bu kez kararlı. Hem Sayın İç İşleri Bakanı hem de Sayın Gençlik ve Spor Bakanı bu konunun çözüme ulaşacağını ve ciddi yaptırımlar düzenleneceğini ifade ettiler.
Beşiktaş Başkanı Sayın Fikret Orman’da gerçek mağdurun Beşiktaş olduğunu ve tüm bu çirkinliklere neden olanlara ciddi şekilde tazminat davası açacaklarını belirtti.
Artık insanların çocuklarını statlara götürmeye çekindikleri bu günlerde, futbolda dahi kaybolan saygıyı ceza alma korkuyla yeniden kazanabilir miyiz?.
Uygulanacak yaptırımların ağırlığı bu soruya da cevap verecektir.
Tahammülsüzlüğün futbolda kendini gösterdiği bu günlerde hükümet kadın filmini izleyenler için en önemli mesaj olarak bir replikte "Bu dünya senden olmayanlarla hoştur . Onların sana verdiği ilimlerle, kıymetlerle, gönüllerle hoştur. Sadece senin gibiler değil senden olmayan da yaşasın ki sen de yaşa. Hele bir de onun gözüyle gör şu fani dünyayı… Herkes beyaz olsa o zaman beyazı fark edemezsin değil mi? Beyaz en güzel siyahta belli eder kendini. Beni ben yapan yegâne şey benden olmayandır. O yoksa sen de yoksun. Ne anlamın kalır, ne rengin, ne de tadın…"
Yalnızca futbol değil hayatımızın tüm alanlarında ne olmamız ve nasıl düşünmemiz gerektiğinin anahtarı bu cümleler.
Terim
Bazı insanlar vardır özeldir, ilginçtir , farklıdır…
Onları en iyi Nevi Şahsına Münhasır diyerek tanımlarız.
Başka kimseye benzemeyen, ,diğerleri gibi davranmayan kendisine has üslubu olan kişi…
Güzel ülkemde bu sözün hakkını veren kuşkusuz birçok isim var.
Futbolda ise bu isme layık olan kişi Galatasaray taraftarı olsun olmasın birçok insana göre Fatih Terim.
Onu futbolu sevenlerin gözünde ayrı bir yere getirende bu özellikleri olsa gerek.
Ömrünü spora adayan, müsabakalar kadar ilgi odağı olan , mizahçıları bile tebessüm ettirecek İngilizcesi ve İtalyancasıyla konuşulan bir isim Fatih hoca.
Evet, tam anlamıyla bir Anadolu çocuğu. Eğitimiyse lise terk. Yani eski tabirle “Mektepli değil alaylı”. Ama bu durum onun dünyanın en iyi teknik direktörleri arasına girmesini engelleyemedi.
Evet çok sert ve kimi durumlarda tam bir megaloman. Ama bu karakteri bile onu çalıştığı tüm futbolcular tarafından en sevilen ve en etkileyici teknik direktör olmasının önüne geçemedi.
Evet her zaman adı Galatasaray’la bütünleşti. Ama bu durum bile Milli takımın en fazla ihtiyaç duyduğu ve umutların söndüğü bir zamanda tek kurtarıcı olarak görülmesinin önüne geçemedi. “Konu bayraksa, konu Türkiye ise olay biter” diyerek, adeta marka olmuş demeçlerle vatanına sahip çıktı. Her türlü riski alarak geçmiş tüm kazanımlarını elinin tersiyle geri çevirmekte tereddüt yaşanmadı.
Şimdi ben filan spor okulunu okudum , ben filan üniversitede hocalık yaptım diyerek bilginin tecrübeyle perçinleşeceğini unutanlara Terim üzerinden şunu sormak istiyorum.
Ey mektepliler, var mı aranızda böyle biri?
Şunu tüm yüreğimle vurgulamak isterim ki ben Fatih Hoca’nın futbolculuk döneminde ve hiç şampiyon olunamayan yıllarda Galatasaraylı oldum. Onunla hem milli takım hem Galatasaray’ da sayısız sevinçler yaşadım.
Zaman zaman ülkemin tek sevinci İmparatorun bu ülkeye spor alanında yaşattığı başarılar oldu.
Şimdi yönetim “Efendim bizim kararımız böyle. Kendisi telefonlara çıkmadı. Galatasaray değerlerine uymadı” gibi sayısız bahanelerle bizlere hikaye anlatıyor.
Onlara şunu hatırlatmak isterim ki sizin sayenizde kimse Galatasaray olamadı. Ama bu tavrınız milyonlarca Galatasaraylıyı üzdü.
İmparatorlar imparator gibi uğurlanır’’ELEMAN’’ gibi değil…