Deprem; insanın hareketsiz, güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayabileceğini ve üzerinde bulunan tüm yapıların hasar görüp yıkılabileceği gerçeğini bize bir kez daha öğretti. 6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta 20 Şubat günü de Hatay’da 6,4 ve 5,8 büyüklüğünde iki ayrı depremle kendisini bir kez daha hatırlattı. Son günlerde de hatırlatmanın ötesinde binlerce artçı sarsıntıyla adeta depremle yatar depremle kalkar olduk.
Maalesef son rakamlara göre 45 bini aşan can kaybımız, yüz binleri bulan yaralımızla yüreklerimiz dağlandı, kelimeler boğazlarda düğümlendi. Kurulan her cümle gözyaşları eşliğinde dudaklardan döküldü. Asrın felaketi olarak adlandırdığımız bu depremin sonucunda yaşadığımız üzüntüyü, tutulan matemi, yaşanılan can pazarını kelimelerle anlatmak neredeyse imkânsız. Dünya tarihinde böyle bir felaket daha önce yaşanmamış. Yükümüz ağır, sorumluluklarımız büyük ancak hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerimde Rabbimiz İnşirah suresinde belirttiği gibi: "Elbette her zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, her zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır." (İnşirah, 5-6) buyurmaktadır. Biz de Allah'ım! Daralan ve dağılan kalplerimize inşirah ver diye dua ediyoruz. Bir taraftan yas tutan kardeşlerimizle yas tutarken diğer taraftan hayatın normale dönmesi için milletçe gayret sarf ediyoruz.
Diğer taraftan yaşadığımız bu acı tecrübeyle deprem öncesinde günlük hayatın koşuşturmacası içerisinde aklımızdan geçirmediğimiz, kendimize hiç de yakıştıramadığımız, uzaklarda bir yerlerde sandığımız ölüm, hesap, ahiret hakikatinin oysa ne kadar yakın olduğunu bir kez daha tecrübe ettik. Üzüntünün, hüznün, sevincin ve umudun aynı anda nasıl yaşanabileceğini son bir aylık hayat tecrübemizde öğrenmiş olduk. Dünya malının ne kadar kıymetsiz olduğunu, dünyevi kazanımları bir anda nasıl kaybedebileceğimizi, ev, araba, dükkânın nasıl da bir anda hiçbir şey ifade etmediğini, cebiniz para dolu olsa da hiçbir hükmünün olmadığını enkaz dolu sokaklarda tecrübe ettik. En önemlisi de, güç ve kudreti sonsuz olan Rabbimizin azametinin ne kadar da büyük olduğunu bir kez daha idrak ettik. Tüm hüzünlerin sağanak olup yağdığında 296 saat sonra bile enkazdan sağ kurtarılanlar olduğunda tekbir nidaları eşliğinde ve şükür haykırışları arasında yüreklerdeki yangına bir an su serpilmesine şahit olduk.
Bunun yanında asrın felaketi olarak nitelenen deprem asrın dayanışmasına da şahitlik etti. Zor zamanlarda birbirine kenetlenen kadirşinas halkımız bir can daha kurtulsun diye zorluklara aldırış etmeden insani görevlerini yerine getirmeye çalıştı. Kömür için değil; ömür için geldik diyen Zonguldaklı madencilerden Tırın hız kadranını kapatıp son sürat deprem bölgesine yetişmeye çalışan tır şoförümüze, enkaz altında adeta iğneyle kuyu kazan kurtarma ekiplerimizden mesai mefhumu gözetmeden çalışan sağlıkçılarımıza kadar büyük fedakârlık gösterildi. İzmit’te oyuncaklarını satıp parasını depremzedelere gönderen 7 yaşındaki Ceylin ve arkadaşlarından, ahırdaki ineğini hiç düşünmeden satıp depremzede kardeşlerimize gönderen 77 yaşındaki Karslı Sarı Gül Nine’ye kadar milletimizin her kesimi adeta bu seferberliğe omuz verdi. Bugün yasımızı tutuyoruz ama yarın nerede yanlış yaptık sorusunu çok yönlü bir şekilde sormak zorundayız. Yaşadığımız coğrafyada bu depremler ne ilk ne de son olacaktır. Rabbim her türlü afetten bizi muhafaza eylesin… Selam ve dua ile…