Başbakan Türk Halkına çok şey verdi diyenlerdenim.
Bu “şey”leri sayarsak burası AK Parti bülteni gibi olur. Asıl değinmek istediğim konu özgürlük.
Türkiye özgürleşiyor.
İyi de özgürlük neden önemli?
Özgür insan dilediğince yaşar. Yasakla masakla uğraşmaz. Kafası rahat olur. Kendisini işine verir.
Özgür insan korkmaz, kaçmaz. Yediği baskılar yüzünden kahredip yurt dışına gideyim bari demez.
Özgür insan TAİ’de çalışır, ASELSAN’da çalışır, ROKETSAN’da çalışır; insansız hava aracı yapar, milli helikopter yapar, milli tank yapar, milli piyade tüfeği yapar, kendi uydusunu fırlatır, kendi uçağını, kendi uçak yazılımını, kendi yerli otomobilini yapar.
Özgür insan vicdanı varsa adil olur.
Özgür insan takmaz, taktırmaz. Takıntısı olmaz çalışır, çalıştırır.
Özgür insan korkmaz, korkutmaz.
İnsanı özgür olan devletin kendisi özgür olur. Bilim gelişir, insana değer veren devletin vatandaşı yurt dışına kaçmaz, özgür insan özgür devlette ki parasını başka devlete kaçırmaz.
Bilim gelişir, sanayi gelişir, devlet güçlenir zenginleşir.
Biz özgürlüğü sadece fiili bir durum olarak, insan hakkı olarak düşünür ve bilirdik. Oysa altını yokladıkça iş paraya kadar gitti.
Evet, yıllarca süründü bu milletin çocukları. Süründü diyorum. Çünkü devletin sahibi olduğunu düşünen azınlık, “devlet batarsa batsın ama iktidarımız yücelsin” mantığıyla yönetti bu ülkeyi.
Açık hava hapishanesine dönüştürdü memleketi.
Nihayet halkına değer veren bir iktidar bugün insanını özgürleştiriyor.
Üniversiteler özgürleşiyor.
Caddeler, sokaklar özgürleşiyor.
Beyinler özgürleşiyor.
Dahası kamu kuruluşları da özgürleşiyor.
Bugün bakanlıklarda dahil pek çok yerde insanlar kıyafetlerine bakılmaksızın hizmet alıyor, hizmet veriyor.
Bir rahatlık var ortada.
İdeolojimin önemi yok. Ama ne düşünürsem düşüneyim bu ezilmiş halka benliğini yeniden armağan eden lidere ne kadar teşekkür etsek az.
Geriye bir şey kaldı.
Bunlara değişmez bir nitelik kazandırmak.
Söz gelimi bu insanların kılık kıyafetiyle, yahut çocuklarımızı “sen şunu okuyabilirsin, sen bunu” diye ayıracak bir düşünceyle ve ya bizden şu tip insanlar hizmet alabilir yada devlette bu tip insanlar çalışa bilir diye halkını bölen bir zihniyet körelmesiyle, halkına savaş açacak girişim ve girişimleri ilelebet önlemek .
Anayasanın değişmez maddeleri nasılsa buda böyle olmalı.
Özgürlükler ve eşitlik anayasal hak olarak yazılmalı ve bir daha densiz bir kitle gelip dil ve el uzatamamalı.
Sayın Başbakan yapılanlara müteşekkiriz. Ancak gerek YÖK gerekse kamuda kıyafete yönelik özgürlükler kalıcı hale getirilmeli.
Yasa yetmez. Anayasa olmalı. Değişmesi teklif dahi edilmemeli.
Edilmemeli ki kendi halkına kendi vatanını dar etmek için kılıç bileyen densiz ve muhteris takımı bırakın muvaffak olmayı cüret dahi etmemeli.
BABANIZIN TARLASI MI?
Başlıkta ki deyimi hak eden o kadar çok insan ve kurum var ki. Tabi biz satırların yettiği kadarını alalım.
Kurumların dirençlerini anlamak bazen mümkün olmuyor.
Anayasanın emredici maddesi kılık kıyafetle ilgili bir yasaktan bahsetmez. Adam üniversitelerde başörtüsünü sorun eder. Üst makam alacaksın kardeşim der. Cansiperane mücadele eder. Sanki babasının tarlasına almıyor.
Meclisten yasa çıkar. Artık her şey TC ile yapılıyor. İkametgah falan istemenize gerek yok der. Öte taraftan bir kurumda işiniz olur, ikametgahta ikametgah diye tutturur. Neden? Beyefendi bilgisayara girecekte, bakacakta yorulacak. Paşam, sen rahatına bak biz hallederiz.
YÖK açıklama yapar, “öğrencilerden harç alınmayacak”. Üniversite kağıttı kürekti öğrenciye sarkmadan duramaz.
Asıl mevzuumuz kısmında da yine YÖK ve üniversite var.
YÖK açıklama yapmış.
- Her üniversite bütünleme sınavı yapacak…
Bitti kardeşim. Lamı cimi yok. Yapacaksın.
Ama kendini devletten güçlü sayan bu kemik zihniyet yine devrede. Binlerce kişinin sınav hakkı elinden alınıverdi.
Neymiş?
Yeni bir not sistemine geçmişlerde, cak da, cek de, cuk de…
Bu zihniyeti gerçekten anlamıyorum. Kendini yasa ve yönetmeliklerden üstün gören bu güruh çok sinir bozucu. Genelde azaldı ama hala kimi kurumlarla özellikle yargı ve üniversite merkezli hala devam eden bir bağnazlık ve yeniliğe, gelişme ve insan tabanlı çalışmaya direnen noktalar var.
Bakın yine YÖK az önce bahsettik harçları kaldırdı. Bu Anadolu üniversitesi yine aynı kafa aynı parayı öğrencilerden almaya devam ediyor.
Tamam, verilen bir hizmet var. Ama kardeşim biraz insaf yahu. Bunun bir ayarı olur. Hepsi 50 lira olan bir masraf öğrenciden 250 TL olarak alınmaz ki. İzan var.
Bu Açık öğretimlilerin sınav sorununa YÖK el koyacaktır. Öyle inanıyorum. Ama ortalığı ayağa kaldırmakta da fayda var. Tabi demokratik yollardan…
TEBRİKLER GALATASARAY
Böyle maçlarda korkarım. Televizyona bakmam.
Korku filmlerinde de gözlerimi kaparım hep.
Lunaparkta gondola binmem mesela.
Acayip araba kullananların arabasına da binmem. Kendim giderim
Uçağa da binmem ben. Eskiden çok binerdim. Ama sonra “kendimden hızlı giden bir şeyin kontrolü bende olmalı” diyerek binmemeye başladım.
Hızlı trene binerim bak. Niyeyse o güvenli.
Yolu belli, hızı belli. Birde ayaklar yere basıyor ya. Uçak gibi saçma değil. Tonlarca ağırlık gökyüzünde uçuyor. Saçma bir alet.
Konu Galatasaray ama nereye geldi.
Akşam maç sırasında gözlerimi çok kapattım. Heyecanda yaptım. Ama yendik.
Ben Beşiktaşlıyım. Ama Galatasaray’ı severim. Tabi Avrupa’da.
Bu yüzden başarısı bizi gururlandırdı.
Tüm camiayı tebrik ediyorum. Darısı çeyrek finale…