DavitSpitz,’’Siyasi lügatimizde pek az kelime insanların mantık ve zekasına bu derece meydan okumuş ve her kalıba giren bu kadar kışkırtıcı bir veçhe göstermiştir.’ ’diyor.(Antidemokratik Düşünce Şekilleri sf.24)
Spitz de tevazudan değilse muhtemelen üzerindeki sosyalbaskıdan dolayı ‘’pek az’’ tabirini tercih etmiş. Aslında ‘’hiçbir kelime ‘’ de diyebilirdi.
Şöyle bir çıkış yapıp tekrar döneceğim.
Bekri Mustafa sarhoştur ama bir cenaze namazına katılır. Namaz kıldırmaya ehil birisi olmayınca Bekri’yi zorla da olsa öne sürerler. Namazdan sonra Bekri ,cenazeye bir şeyler fısıldayınca cemaat ne fısıldadığını sorar. ’’Sana şimdi dünya ahvali nasıl diye soracaklar. Sen. Bekri Mustafa imam oldu cenaze namazı kıldırdı dersen onlar gerisini anlar dedim’’ diyor.
15 Temmuz 2016 da CIA,MOSSAD,MI6 hatta Alman BND ile iş birliği yaparak 249 vatan evladını şehit eden (Allah hepsine rahmet etsin.)vatansız satılmışlar da (Tutanaklara geçmiş ifadelerine göre)bize daha iyi bir demokratik yönetim(!)sunmak için darbe teşebbüsünde bulundular diyeyim de ‘’hiçbir’’ kelimesine neden takıldığımı siz anlayın.Katillere bile yataklık yapacak kadar muğlak hatta oynak bukelimeden bazen irkiliyorum.
Siyasi düşünce tarihinde bu kelime için fikir üretenlerin sayısı kadar tarifinden söz ediliyor .Bu sayıya demokrasiyi savunanlar kadar, demokrasinin de ‘’oligarşik bir diktatörlükten farkı olmadığı’’ tezini savunanlar dahil.
Demokrasiyi, sadece bir seçim sisteminden ibaret olarakalgılar ve o algıdan öteye geçmeden durabilirseniz konu karmaşık olmaktan çıkabilir. Ancak gerek demokrasiyi savunanların, gerekse ve özellikle de anti demokratların oradadurmaya hiç niyeti yok.
Seçim yapanların niteliklerini nasıl belirleyeceğiz? Seçimle iktidar olanlara nereye kadar güveneceğiz? İktidar olacak insanların liyakati nedir? Seçilenler adaleti nasıl tesis edecek? İyi niyetli olsa bile, kanun koyucu, kendi aleyhine olacak bir kanuna onay vermeyeceğine göre hakimin, bağımsız ve hür olduğunu neden kabul edelim? İnsanda egemen olma, hükmetme, yönetimi bırakmak istememek, kendine yakın olanları yönetime ortak etmek gibi zafiyetleri varken hukukun üstünlüğünü nasıl savunalım? Demokrasi çoğunluk hakimiyeti ise azınlığın fikir hürriyetini kim garanti edecek? Ekonomik gücü elinde bulunduranların seçtirdiği parlamenterlerin ve onların atadığı bürokratların tarafsız olacaklarına dair demokratik paradigmanız nedir? Siyaset lider merkezli olduğu halde lidere rağmen demokratik düşünceyi nasıl geliştireceksiniz? gibi zihni karıştırıcı şok soruları peş peşe sıralıyorlar.
Peki tartışmanın galibi kim? Anti demokratların olmadığıfenomeniyle karşı karşıya olduğumuz kesin. Ancak dünyayı kan gölüne çevirenlerin monarşik veya olgarşik ülkeler olmadığı da kesin.
Ben neyi mi arıyorum?
Harwardmezunu bir İngilizce Prof. ü olan VernonLuisParrigton’a ait aşağıdaki alıntıdan sonra söz, görüşümü söyleyeceğim.(Muhafazakar olmadığı kendi beyanıdır)
‘’Teokratik tatbikatın dayandığı telakkiyi ,yani Allah’ın yegane kanun koyucu olduğunu ve Mukaddes Kitabın yeterli bir mecelle külliyatı olduğunu kabul edecek olursak ;ayrıca bu hakimlerin Allah’ın icracıları olduklarını kabul edecek olursak, bu takdirde devletin merkezi iktidarı ,mevcut ferman hükümlerine nazaran daha kuvvetli ve yüksek bir müeyyide ile teçhiz edilmiş olur.’’(Amerikan Düşüncesinde Başlıca Cereyanlar. V. L.Parrington sf.21)’’Mukaddes Kitabı’’kaldırın ve yerine Kur’an-ı Kerim’i koyup tekrar okuyun.Şimdi sözümü yerine getireyim. İnanın benim bir yönetim şekli aradığım falan yok. Tamam mı? Yukarıdaki sorulardan bunalmış oiabileceğinizi düşündüğüm için zihninizidinlendirmek istedim.’ ’İnsan zalim ve cahildir’ buyuruyor Allah (CC)’’ Cahil olduğumuzun farkına varırsak neyi arayacağımızın da farkına varmış oluruz. Dilerim çok geç olmaz.
Her şey gönlünüzce olsun.