1- Bor’a varış ve Bor ile ilgili düşüncelerimiz
Geçtiğimiz hafta Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şube Başkanı Mehmet Ali Köseoğlu’nun davetlisi olarak Toros Dağlarının zirvesine bir yolculuk yaptık. Bu yolculuğumuzu beş ayrı yazı ile sizlere aktarmak istiyorum. İlk yazımız yolculuğumuzda ilk durağımız Niğde’nin Bor ilçesi…
Bor’a öğle saatlerinde varıyoruz. Hava sıcak ama ilçenin merkezinde güzel bir parkta salkım söğütlerin, çınar ağaçlarının gölgesinde serin bir yer ayarlamışlar, o sıcaklık kayboluyor yerini müthiş bir serinliğe bırakıyor.
Güzel bir öğle yemeği yiyoruz. Yemeği Bor Belediye Başkanı Sıtkı Erat Bey ikram ediyor. Sıtkı Bey ile birlikte ilçede görev yapan kültür ve sanata gönül vermiş birkaç hizmet ehli dost ile Niğde İl Milli Eğitim Müdürü Celalettin Ekinci Beyefendi bizimle samimi ve sıcak misafirperverlik örneği göstererek ilgileniyorlar.
Öğle yemeğinde önemli konular konuşuluyor. Belediye Başkanı Sıtkı Erat Bey, “Osmanlı bizim ilçemize hiç yatırım yapmamış. Osmanlı Bor’u silah, top, ve barut olarak görmüş” diyor. İbrahim Dıvarcı Bey ise hemen söze giriyor ve Osmanlının bu bölgeye yatırım yaptığını anlatıyor.
Osmanlının müthiş bir nüfus planı uyguladığını ve nüfusa göre bölgeye ihtiyaçlar belirlenerek hizmetlerin yapıldığını ben de İbrahim Bey’den öğreniyorum. Selçuklu döneminde yapılan yatırımları Osmanlı kendisinden görmüş ve Selçuklu vakıfları Osmanlı döneminde de aktif bir şekilde çalıştırılmış. Osmanlı buna göre planlamalar yapmış. Yani Bor’un han, hamam ihtiyacı Selçuklu döneminde yapılan yatırımlarla karşılandığı için Osmanlı bir daha yatırım yapmamış. İsraftan kaçınmış.
Ecdada bir kes daha hayran oluyoruz.
Sıtkı Beyin, “Bor’a yatırım yapılmıyor, şeker fabrikamızda özelleşecek diye korkuyoruz. Askeriye’de buradaki bakım merkezini kapatacak diyorlar. Eğer böyle olursa biz çok değerli iki yatırımımız kaybetmiş oluruz” yönündeki açıklamalarını özellikle sizinle paylaşmak istiyorum.
AK Parti iktidarı halka rağmen hiçbir yatırımı yapmak ve hiçbir adımı atmaz. Biz öyle inanıyoruz. Bu çerçevede Bor ve Bor gibi küçük yerleşim yerlerindeki şeker fabrikalarının özelleştirilmemesi gerekiyor. Buralarda sosyal faydalar vardır.
Eğer Bor’daki şeker fabrikasını özelleştirirseniz Bor’daki sosyal hayatı, zenginliği bitirirsiniz. Siz rekabet gücü olan, büyük şeker fabrikalarının üzerinde istediğiniz gibi tasarruf edebilirsiniz ama Bor’un elindeki şeker fabrikasını alırsanız Bor’un can damarını kesmiş olursunuz. Toplumsal fayda buralardaki fabrikaları özelleştirmek yerine modernize edip hizmetlerini sürdürmelerini icap ettirir.
“Başka yatırım yapabilir misiniz?”, “Bor’a yeni fabrika kurabilir misiniz?”, hayır öyle ise kapatmayın, bırakın Bor’un çiçekleri solmasın, tüten dumanları, kurumasın.
Tabi umarım Askeriyede oradaki bakım tesislerini kaldırmaz. Küçük yerleşim yerlerindeki bu tür kurumların sosyal hayata yaptıkları katkı mutlaka yetkililerce göz önünde tutulmalıdır.
Bor’un fabrikaları kapanmasın…
Neyse öğle yemeğinden sonra merkezde güzel bir camide öğle namazımızı kıldık. Bor’da iyi bir belediyecilik olduğu her halinden anlaşılıyor. Sokaklar çok temiz. Zaten merkezdeki parkta oldukça temizdi. Bor’un nsanı modern. Anadolu’nun değişimini Bor’da çok net görüyorsunuz.
Tarihi eserler iyi korunmuş.
Tabi Bor’a kadar gidilip de “Geçti Bor’un Pazarı, sür eşeğini Niğde’ye” atasözünü konuşmadan olmaz. Bor’da sözü geçen o Pazar hala canlılığını sürdürüyor. Salı günleri kurulan bu Pazar hala bölgede önemli bir ticaret merkezi konumunda.
Bazı evlerin önünden geçerken çok hoş bir taş mimariyi gördük. Niğde’de de gördüğüm bu mimari Bor’a ayrıca renk katmış. Zannediyorum Nevşehir taşı denilen taştan yapılmış, bu evler.
Bor mutlaka yolumuzu uğratmamız gereken bir şirin ilçe. Canlı, hareketli bir yapısı var. İlgi, sevgi bekliyor, yatırım bekliyor. Tabi Konya buraların ağabeyi onun için yatırımcılarımızın yatırım planlarken bir şekilde Bor’u da düşünmelerini âcizane tavsiye ediyoruz.
Benim Bor ile Niğde’de gördüğüm en tuhaf şey bir birlerine karşı yaklaşımları. Neyi paylaşamadılar bilmiyorum ama her gelen Bor ile Niğde’nin birbirini sevmediğini söylüyor.
Biz Bor’un pazarı geçmeden Bor’a vardık ve güzel bir misafirperverlik gördük ve oradan ayrıldık. Aklımızda Nafiz Çamlıbel’in o müthiş şiiri Han Duvarları var, yolumuz Demirkazık’a gidiyor…
Demirkazık izlenimlerimizle yazımıza devam edeceğiz.