İyi ki subliminal mesaj, 25. kare gibi şeyler gündeme geldi de, herkesin gözü biraz olsun açıldı. Özellikle 15 Temmuz sonrası herkes gördüğü şeyleri daha dikkatli inceler oldu. Önceleri olsa belki dikkat etmezdik; şimdilerde durum değişti. Bu değişim olana dek kim bilir neleri içselleştirdik!
Hayatımızda neleri değiştirdik ya da biz farkına bile varmadan neler değiştirildi?
Bir dizide gördüğümüz kıyafet moda oldu, evlerimizi orada gördüğümüz mobilyalarla döşedik. Bizim onlardan neyimiz eksikti… Onlar gibi yaşamak bizim de hakkımız değil miydi?
Evimize girdiler, ne giyeceğimize, ne yiyeceğimize, nasıl alışveriş yapıp nasıl pervasızca harcama yapacağımıza karar verdiler. Daha doğrusu buna biz izin verdik.
Hala bunu yapmaya devam ediyorlar, dizilerden mesaj vermeye çalışıyorlar.
Bir dizide en ufak ayrıntı dahi düşünülür. Masanın üstünde duracak vazonun içindeki çiçeğin rengi dahi özenle seçilir. Bu kadar özenle hazırlanan bir dekorda duracak kitapların da özenle seçilmiş olması icap eder.
Bu ayrıntı atlanmış olamaz; hadi atlandı diyelim, neden özellikle o kitap?
Bu millet verilen mesajı hemen almayı da öğrendi, tepkisini zamanında göstermeyi de.
Bu durum yargıya intikal etti, incelenip iç yüzü ortaya çıkarılacaktır.
------------
Şu mevzuya dönecek olursam; değişim güzeldir de, ne yönde, nasıl, kimlerin eliyle olduğu önemlidir. Kapitalist ve materyalist dünyaya atıp tutan ama kapitalist ve materyalistliğin zirvesini yaşayan insanlarla dolu toplumumuz.
Kim “ben kapitalist değilim” derse inanmıyorum; bu iddiada bulunan çoğu kimse maddenin peşinde ömür tüketiyor.
Evimiz değişti, yaşantımız ve her şeyimiz değişti. Tüm bunlar değişirken biz sabit kalmadık, elbette bizler de değiştik.
Önceleri yıpranana kadar, hatta kolu bacağı kırılıp tamir ettirilerek kullanılan eşyalar, her beş yılda bir değiştirilir oldu. Dört beş değiş olan kıyafetleri şimdi dolaplar almaz oldu. Buzdolapları dışına taşar, yiyecekler mutfağa sığmaz oldu. Aç kalma korkusundan mıdır nedir, bir de derin dondurucular alıp ağzına kadar doldurur olduk.
Dünyaya sığmadık, bunca nimete karşılık bir de nankörlük eder olduk.
Değiştik, değiştirildik. Değişim kaçınılmaz bir şeydir de, ne yönde değiştik, nasıl değiştik?
Şükür etmez, her şeyden şikayet eder olduk. Elimizdekilerle yetinmeyip mutsuz olduk. Bir şeyi aldık, ikincisi için hırslandık. İnsanoğlu hep daha fazlasını ister de, ahireti de unutur olduk.
Hesapsızca yaşar, herkesi ve her şeyi harcar olduk. Azar azar olduk, yavaş yavaş olduk; ama mahvolduk.
Değişirken dahi ne yönde değiştiğimizi fark edemez olduk. Birkaç yıl önceki senle şu anki seni bir karşılaştırırsan, ne demeye çalıştığımı ve nelere dikkat çekmek istediğimi anlayacaksın.
Şikayetlenmeyi bırakalım. Değişime açığız ya her an; şimdi de eğrilen yanlarımızı doğrultmaya çalışalım. Birkaç yıl sonra şu anı düşünüp ne kadar mesafe kat ettiğimizi görelim.
Mutsuz olmak hayat tarzımız olursa hiçbir şey bizi mutlu edemez. Elimizdekilerle yetinip fazlasında gözümüz olmazsa, şükrümüz de bol olur, huzurumuzda. Mutluluk dışarıdan enjekte edilmez kimsenin hayatına, bunu herkes hayat tarzı edinmelidir.
Mutlu olmak senin elinde, bugünden itibaren hayat tarzın haline getir ki, ömrünün geri kalanı sen ve çevrendeki insanlar için daha yaşanabilir olsun.