Tarihi Kore dizilerinden birinde seyretmiştim; savaşa hazırlanan bir krallığın silahhanesi düşmanların gönderdiği suikastçılar tarafından yakılmış ve kılıç ustaları öldürülmüştü.
Savaş hazırlıkları devam ederken silahhanesi yakılan ve kılıç ustaları öldürülen ülkenin kralı “Kaybımız ne kadar?” diye sorunca baş usta “Silahhaneyi kısa sürede yeniden inşa edebiliriz fakat yeni kılıç ustaları yetiştirmek yıllar alır” cevabını almıştı.
Geçen gün yaşanan elim trafik kazasıyla ilgili haberi okuyunca yıllar önce seyrettiğim o dizideki konuşmayı hatırladım.
İstanbul Genç İHH'nin Bursa'da düzenleyeceği Teknoloji Kampı'na giderken İstanbul-Bursa-İzmir Otoyolu Selçukgazi Viyadüğü mevkisinde bindikleri otomobilin aynı yönde seyreden tıra arkadan çarpması sonucu dört genç hayatını kaybetti.
O gençlerden biri İHA ve SİHA'ların yapımında performans ve analiz takım lideri olarak görev yapan Baykar'ın uçak mühendisi Tarık Kesekçi idi.
Öncelikle kazada hayatlarını kaybeden dört kardeşimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, kederli ailelerine ve İHH camiasına, Baykar’a ve genç mühendisin çalışma arkadaşlarına başsağlığı diliyorum.
Mekânları cennet, makamları âli olsun.
Allah azze ve celle bizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağını haber veriyor ve sabredenleri müjdeliyor.
Onların başlarına bir musibet geldiğinde “İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn” / “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz” dediklerini bildiriyor. (Bakara, 2/155-156)
Kardeşlerimizi kaybetmenin acısıyla yüreğimiz yansa da bizim de o sabrettikleri için müjdelenenler gibi “İnnâ lillahi..” dememiz gerektiğinin farkındayız.
Kesekçi’nin ölümü ülkemiz için gerçekten büyük bir kayıp.
Böylesine önemli ve stratejik projelerde görev yapacak bilgi ve birikime sahip bir mühendis kolay yetişmiyor.
Hayatını kaybeden gençlerden biri Bayraktar TB2 ve Akıncı gibi SİHA’ların üreticisi Baykar’da çalışan bir mühendis olunca kazanın ardından “Acaba suikast mı?” sorusu gündeme geldi.
Bu tür kazalar ne yazık ki daha önce de gerçekleşti.
Geçen ay nöbetten çıkıp evine dönmekte olan bir doktor kullandığı otomobille kamyonun altına girip can vermişti.
Dolayısıyla bu olayda da kazanın arkasında mutlaka kasıt aramak gerekmiyor.
Ölümün nerede ve nasıl geleceği bilinmez.
Çok önemli insanlar da basit ihmallerle ve başkalarının başına gelen türden sıradan kazalarla hayatlarını kaybedebilirler.
Fakat ülkemizde ve dünyada geçmişte kaza süsü verilmiş cinayetler yaşandığı için insanların aklına “Suikast olabilir mi?” sorusunun gelmesi gayet normal.
Kazayla ilgili gerçekleri, herhangi bir ihmal ya da kasıt olup olmadığını istihbarat ve güvenlik güçlerimiz mutlaka ortaya çıkaracaktır.
Burada benim asıl dikkat çekmek istediğim konu şu:
Ülkemiz için hayati öneme sahip projelerde çalışan çok değerli insanlarımız hem kendileri yaşamlarına dikkat etmeli ve hem de onların korunmaları için gerekirse özel güvenlik önlemleri alınmalı.
Teknoloji Kampı türünden programlara veya daha başka etkinliklere katılacaklarsa bile bu sıradan vatandaşların katılımı gibi olmamalı.
Özellikle içinden geçmekte olduğumuz hassas dönemde yetişmiş insanlarımızı, sahip olduğumuz nadide değerleri korumak için aşırı titiz davranmakta ve güvenlik önlemlerini en üst düzeye çıkarmakta yarar var.
En azından içimiz daha rahat olur ve kafalarda soru işaretleri kalmaz.