Ahmet Davutoğlu, yaklaşık 20 ay süren başbakanlık görevini kimilerine göre ani, kimilerine göre ise beklenen bir kararla bırakıyor. Ortaya çıkan bu durum karşısında şehrimiz ve ülkemiz açısından elbette üzgünüz. Yine de başbakanın devraldığı emaneti zarar vermeden daha da geliştirerek devrediyor olması önemlidir.
Neden böyle oldu, bu duruma nasıl gelindi, bir ara formül bulunabilir miydi, bundan sonra ne olacak gibi onlarca soru sorulabilir. Haberin ilk duyulduğu günden bugüne herkes kendi meşrebine göre çeşitli yorumlar yaptı. Bunların üzerine yenilerini ekleyecek değilim. Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun açıklamasında belirttiği gibi parti içerisinde istediği desteği bulamadığından dolayı görevi bırakıyor. Siyasette geçmiş dönemde de yaşanılan benzer anlaşmazlıklar da böyle görev değişiklikleri olmuştu. Bundan sonrasında yaşanılan gelişmelerin ülkemiz açısından hayırlı olmasını dileriz. Öte yandan görev yaptığı dönem ve son yaşanılan süreci doğru bir şekilde yöneten Davutoğlu'nu kutlamak gerekir. Davutoğlu eğer ortada bir kriz varmış havası ile açıklama yapsaydı belki ekonomi zora girecek, ülkede belirsiz bir hava oluşacaktı. Fakat Hoca tam da kendinden beklendiği gibi kan kusup, kızılcık şerbeti içtim diyerek kriz simsarlarına fırsat vermeden geçiş döneminin sağlıklı bir şekilde tamamlanmasına ortam hazırladı. Elbette kırgınlığı vardı. Bunu açıklamasının satır aralarında açıkça görebiliyoruz. Buna rağmen ülkenin, partinin çıkarlarını kendi çıkarının önüne koyarak sona ana kadar ülkesi için çalışmaya devam etti. Önümüzdeki dönemde parti içinde veya farklı alanlarda ne gibi görevler alacağını göreceğiz. Emin olduğumuz tek şey Davutoğlu'nu hep ülkemizin menfaatlerinin yanında göreceğimizdir.
Elbette Konyalı olarak kırgınlığımız var. Siyaseten ne yaşanmış olursa olsun Davutoğlu’nun gidişi bundan sonra da konuşulmaya devam edecek elbet. Bu konuda sağlam bir denge oluşturulmalı. Ne Davutoğlu'nu sevmek, sahiplenmek AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a tavır almayı gerektirir ne de Ak Parti ve Erdoğan'ı sahiplenmek Davutoğlu'nun yanlış yaptığını savunmayı. Konya şehir olarak geçtiğimiz cuma günü Davutoğlu'nu karşıladığı programda herkese gereken mesajı verdi. Açılan pankartlar, atılan sloganlar çok netti. Davutoğlu, Ak Parti ve Erdoğan eşit derecede Konya demektir. Bazıları milleti kendileri gibi balık hafızalı sandığından sanki Konya'nın sadece Davutoğlu döneminde siyaset olarak ön plana çıkmış bir şehir gibi lanse etmeye çalışıyor. Halbuki Konya her zaman siyaseti belirleyen bir şehirdi ve bundan sonrada böyle olmaya devam edecektir. Milli görüşün temeli bu şehirde atıldı. Rahmetli Erbakan daha ortada partisi bile yokken Konya'dan bağımsız milletvekili, ilerleyen dönemde de başbakan oldu. Aynı şekilde Ak Parti'nin de kalesi oldu ve olmaya da devam edecektir. Ak Parti'nin yeni oluşacak yönetiminin şehrimize bakış açısında fazla bir değişikliğin olmayacağını tahmin ediyorum. Aksi halde geçmiş dönemdeki örneklerde göz önünde alındığında bu durumda kaybedenin Konya olmayacağı kesindir...
Futbol ve siyaset fena halde birbirine benzer. Davutoğlu'nun görevi bırakacağını öğrendiğimde aklıma Ünal Aysal döneminde Fatih Terim'in, Aziz Yıldırım döneminde de Ersun Yanal'ın görevlerinden ayrılmaları geldi. Kulüp yönetimleri ve teknik direktörler arasındaki anlaşmazlıklar dillendiriliyordu. Umarım ülkemiz yeni dönemde Galatasaray ve Fenerbahçe'nin yaşadığı sıkıntıları yaşamaz...
Konya olarak Davutoğlu'nun son ana kadar görevini en iyi şekilde yaptığına şahidiz. Siyasete başladığı ilk günden beri hep farklı bir siyasetçi portresi ortaya koydu. Hiç bir zaman kişisel veya ailevi meseleleriyle gündeme gelmedi. Millet olma şuurunun sadece ülkemiz sınırlarını kapsamadığını, Ortadoğu, Balkanlar başta olmak üzere çok farklı coğrafyalarda ortaya koydu. Bırakın akçeli işlere bulaşmayı bu konuda en ufak bir iftiraya bile uğramadan anlının akıyla aldığı görevi devrediyor. Bundan sonrası yeni bir senaryo çizecek olan siyasi iradenin bileceği bir şeydir. Umarız ülkemiz hakkında hayırlı kararlar alıp, daha iyi noktalara ulaşmamızı sağlayabilirler.