17 Aralık darbe girişimi Türk siyasi hayatında devlet içindeki ideolojik bir örgütlenmenin gün yüzüne çıkmasına vesile olan bir gelişme olarak tarihteki yerini aldı.. Bu bağlamda söz konusu tehlike nedeniyle kendini korumaya alan devlet, resmi kurumlar içinde paralel yapılanmanın tüm mahiyetini çözmek ve bu oluşumu tasfiye etmek için, kendince refleks gösterdi ve bağımsız bir devlet ideali çerçevesinde illegal örgütlenmenin bu kurumlardan arındırılması işlemleri, kanunlar ve yasalar dahilinde başladı...
Milli Güvenlik Kurulu'nun değişmez gündem maddesi "terörle mücadele'nin iç ve dış güvenlik tehdidi bölümüne paralel yapının girmesiyle birlikte, paralel yapılanmanın tasfiye işlemleri daha kararlı bir şekilde ilerlemesini sürdürdü...Yapılan bu işlerin muhatabı olan taraf ise, söz konusu bu işlemlerden dolayı mahcubiyet duymak bi yana dini kimliklerinden dolayı bu tasfiyeye maruz kaldıklarını inandırma çabası içindeler...Hatta bu durumu daha da ileri götürmek suretiyle, "28 şubatta dahi böyle muamele görmedik" diyerek yaptıkları algı operasyonu ile, bu olayları haber yapan medya kuruluşlarına yaptıkları baskıyı ve tahakkümü perdeleme derdindeler ki, bu şekildeki baskı 28 şubat da bile görmemişti, bu duyarlı Basın kuruluşları...
Son günlerde akit gazatesinde yer alan paralel yapılanma haberleri için, kendi isimlerinin yer almadığı halde, "Değer verdiğimiz bir zat'a yapılan eleştiri sebebi ile üzüldük tazminat talep ediyoruz" diyerek; bu yapılanmanın sempatizanları tarafından ucra köşelerdeki ilçelerden davalar açmak suretiyle medya kuruluşlarına; yıldırma bıktırma taktiği uyguluyorlar.. Akit gazetesinin değerli yazarlarından Ali Karahasanoğlu'nun köşesinde anlattığı bu durumun özeti şu şekilde:
"2003 yılında, Balyoz darbe planının baş aktörü olarak göstrerilen Çetin Doğan'a yönelik olarak, gazetede yer alan "Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke" diye yer alan haberden dolayı; 312 general "Bize 'onbaşı bile olamayacak denildi.. Bize hakaret edildi" diyerek 624 bin liralık açılan tazminat davası süreci halen devam etmekte...
Günümüzde ise Milli Güvenlik Kurulu'nun tehdit olarak gördüğü paralel yapılanma haberlerinden dolayı, kendini bu yapının "sempatizanı" olarak tanıtmak suretiyle akit gazetesine 11 kişi dava açıyor ve 330 bin lira tazminat talep ediyorlar....
312 generalin toplanıp Ankara'da tek bir dava açmasına karşılık, söz konusu grubun ucra köşelerdeki ilçelerde bir çok dava açması, dini kimliğiyle öne çıkan bir yapının sinsice planların bir parçası olması düşündürücü olmasının yanında bir o kadar üzücü bir durum olarak karşımıza çıkıyor...
Konuyla ilgili en son yazıyı Hürriyet'ten Akif Beki perşembe günü yazdı; Yeni Şafak gazetesinin "paralel Kulak" manşetiyle duyurduğu dinleme skandalında, kendisininde dinlenilenler listesindee olduğu görünce "Ben teröristmiyim hocam" başlıklı yazısından dolayı malum kişi tarafından 20 bin liralık tazminat davası açılmış....
Bilindiği üzere gazetemizden Hamdi Bağcı abimize de benzer sebeplerden dolayı dava açılmıştı...Açılan bu davalar hak arama mücadelesinden çok, basını susturmaya, Karşı görüşleri sindirmeye ve adeta bir korku imparatorluğu kurarak, kimsenin girmeye cesaret edemeyiceği bir alan oluşturma isteği izlenimi veriyor...
Ahmet Kurucan'ın 28 Araık 2013 tarihinde Zaman gazetesinde yazdığı "Sabır taşı çatladı" başlıklı makalesinde önemli bir detay dikkatimizi çekmişti, o önemli detayda hocası Gülen'in şu sözlerini aktarıyordu:
“Kimseye küsüp darılmayacağıma söz veriyorum... ölümü gülerek karşılayacağıma söz veriyorum… celalden gelen cefayı, cemalden gelen vefa ile bir bileceğime söz veriyorum. Allah’a ait hukuka karışamam ama bana ait hiçbir haktan dolayı kimseden davacı olmayacağıma söz veriyorum.”
Bu sözünden sonra, özellikle medya mensupları olmak üzere 1500'ü aşkın dava açması pek anlaşılır bir durum değildir...
Sosyal medyada söz konusu bu durum için "dava adamı diye buna derim" şeklinde espirili yorumlar dahi yapılmıştır...
Bu dava furyasında, en çok davaya maruz kalan isim, yaklaşık 250 dava ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geliyor...
Paralel yapının son girişimlerinden biri de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu olmak üzere, birçok bakan ve siyasiyi birçok bürokratı ve gazetecileri Lahey'deki Uluslararası Ceza Mahkemesine şikayet etmişler...
Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı'nı, Başbakanını şikayet etmekten imtina etmeyen malum cenahın şikayet gerekçeleri ise "soykırım uygulamak"... Bu bir anlamda bir itiraf niteliği taşımıyor mu peki?
"Türkiye'de kendilerine soykırım uygulandığı" iddiası üzerine yapılan bu başvuru, Devlet kurumları nezdindeki yapılanmanın Resmi yolla ikrarı anlamında mı değerlendirmek gerekir?
Şecaat arz ederken sirkatin söylemek böyle bir şey olsa gerek....
Tüm bunlara ilave olarak bir de yeni bir örgüt iddiasıyla Savcılığa 75 sayfalık bir suç duyurusu dilekçesi verimiş...
Dilekçede geçen Örgütün Adı: "18 Aralık Hukuka Darbe örgütü"
Suçlama: 18 Aralık Hukuka Darbe Örgütü adıyla örgüt kurmak ve yönetmek!.. Anayasa'yı ihlal etmek suç delillerini yok etmek, gizlemek ve değiştirmek!... Görevi kötüye kullanmak!.."
Yönetici ve üyeleri: İçişleri Bakanı Efkan Ala ismi en başta geçenlerden...
İstanbul eski valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altıok ve polis müdürleri ile İstanbul Cumhuruiyet Başsavcısı Hadi Sadioğlu le bazı savcılar...
Örgüt mensupları olarak ise, Sabah, Yeni Akit, Takvim, Yeni şafak, Akşam ve Güneş gazetesi Genel yayın yönetmenleri, yazarlardan ise Abdulkadir Selvi, Elif Çakır, Halime Kökçe, Nihal Bengisu Karaca, Hilal Kaplan'ın isimleri geçiyor...
Dikkat edilirse bu isimlerin hepsi bu illlegal yapılanmayı konu alan yazarlar, gazeteciler...Yönetici olarak geçen isimler ise bu yapılanmayla mücadelede öne çıkan kişiler..
Ayrıca ismi geçenlerin muhafazakar kimlikleriyle tanınan kişiler olması bir o kadar ilginçtir...
Yine aynı şekilde bu olayda da aynı metod uygulanıyor, davalarla bu yapıya karşı çıkan, Onunla mücadele eden, ve yaşananları kamuoyuna haberleştirenleri yıldırma, bıktırma ve göz korkutma taktikleriyle sindirmeyi çalışırken, açmaya çalıştıkları bu yaşam üçgeninde var olma mücadelesi veriyorlar...
Selam ve Dua ile, Hoşçakalın...