Bir haftadır ülkemizin gündemi darbe. Türkiye bir anda kendisini tarihinde ender rastlanacak bir ihanetin içerisinde buldu. Çok kayıp verildi ancak ülkenin geleceği için hem milletin hem de devletin kendisini bir silkelemesini de sağladı bu darbe. Darbenin siyasal ve politik bir tarafı bir yana iletişim ve insan davranışları açısından analizi bir yana bizim için. Darbe krizi aslında ülke için çok güzel bir fırsata çevrildi diyebiliriz. Aslında genel tabloya baktığımızda darbe yapmak isteyenlerin de bunu tam olarak gerçekleştirebileceklerine inanmadıkları ve korkuyla hareket ettikleri ortada. Darbeyi kriz yönetimi açısından incelersek eğer Cumhurbaşkanlığı ve hükümet tarafından başarılı bir iletişim hamlesi görebiliyoruz. Cumhurbaşkanı’nın darbe haberini önceden haber almasına rağmen anında yetkilileri harekete geçirmemesi yerinde bir hamleydi. Çünkü darbeciler bunu haber almış ve kendi içlerinde paniğe kapılmışlardı. Dolayısıyla da panikle hareket ederek önce darbe saatini erkene çektiler. Tüm İstanbul ve Ankara’nın ayakta olduğu bir saatte buna kalkışarak zaten maça bir sıfır yenik başlamışlardı. Burada devletin soğukkanlı tavrı ve stratejik hareket etmesi çok önemliydi ve böyle de oldu. Panik içerisine giren darbeciler artık tüm yaptıkları eylemleri stratejik düşünceden çok anlık refleksler halinde yapmaya başladılar. Marmaris’ten elleri boş dönmeleri, TRT ve Doğan Medya üzerine yapılan amatörce işgal bunun aslında en basit örneğiydi.
Devletimizin en önemli hamlesi ise halkı sokağa çağırmak oldu. Darbecilerin belki de beklemediği en büyük ve darbeyi bertaraf eden bu karardı. Halkın sokağa inmesi darbeci tarafta daha fazla panik havası oluşturdu ve etrafa ne zarar verebiliriz psikolojisiyle saldırıya geçtiler. Ancak akıl ve stratejiden uzak bu denemeler emniyet güçlerimizin ve halkımızın da desteğiyle önlenmiş oldu. Gece boyunca hem Cumhurbaşkanı hem Başbakan ve bakanlarımızın canlı telefon bağlantılarıyla olayın her anına hâkim olmaları hem halkı hem de devletin elini güçlendirdi. Muhalefet partilerinin desteği, medyanın devletin yanında olduğunu gösterdiği dik duruşu savaşın ilk adımında bizi galip kıldı. Uzun yıllardır ülkede ilk defa herkes bir olarak ortak düşman olduğunun farkındalığını gördü. Türkiye aslında sadece bir darbe püskürtmedi. Türkiye tüm dünya ülkelerine gerektiğinde parti gözetmeksizin vatan için bir olabileceğini gösterdi. Cesaretini gösterdi ve tüm dünyaya meydan okudu. Emin olalım ki tüm dünya ülkeleri bu manzarayı okuyabildi. Türkiye devleti darbecilere bu hamleyi yapmalarına izin verdi çünkü hem halkının hem kendi gücünün farkındaydı belki bir risk aldı ama buna değecek bir riskti. Peki, eğer darbe haberi gelir gelmez harekete geçilseydi ne olacaktı. Bugün yapılan toplu terör temizliğinin yapılması mümkün olmayacaktı. Yine birkaç komutan ancak düşünceyle yargılanabilecek ama ortada somut deliller olmadan ceza almayacaklardı. Açıkçası Türk devleti bu FETÖ’ye kendi ipini kendi çektirdi. Bugün bu başarının taçlanması istiyorsak her şeyden önce bunu bir siyasi parti zaferi olarak değil topyekun bir ülke zaferi olarak görmeliyiz. Eğer bu başarı bir siyasi propaganda aracı haline dönüşürse o zaman millet içerisinde bölünmeler yaşanır ve kaybeden yine biz oluruz. Tehlikenin bir kısmı geçmiş olsa da artık millet olarak da devlet olarak da daha dikkatli olmalıyız. Çünkü artık deşifre oldular ve kaybedecek bir şeyleri kalmadı. Bu tarz olayları bir daha yaşamamayı diliyor ve böyle bir milletin mensubu olmaktan gurur duyduğumu belirtmek isterim. Umarım millet olarak bu yakaladığımız iletişim sinerjisi hiç bozulmaz.